Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

Hamt Âlemlerin Rabbi olan Allahu Teâlâ’ya mahsus salat ve selam iki
cihanın güneşi Hz. Ahmet (sav) aline ashabına kıyamete kadar onun
nurlu yolundan gidenlere olsun.

 Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed

Değerli okurlarım! Bir gün Hz..Ebu’d-derda (ra.)  Yâ Resulallah! Mümin
hırsızlık yapar mı? Efendimiz  (sav): Evet, bazen olabilir.
Ebu’d-derda: Peki, mümin zina edebilir mi? Allah Rasulü  (sav):
Ebu’d-derda hoşlanmasa da "Evet! Ebu’d-der da: Peki, mümin yalan
söyler mi?

Âlemlerin Efendisi  (sav): Mümin asla yalan söylemez! Buyurdu.

Yalanı iş edinme, çok yalan söyleme. Yalan, kişinin gerçeği saklayıp
bildiğinin aksini söylemesidir. Yalancılık çok çirkin bir huydur.
Dinimiz yalanı haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır. Yalan ruhî bir
hastalıktır, Müslümanların kendilerini bundan korumaları gerekir.

Çocuklar daha küçükken doğru sözlülüğe alıştırılmalı, yalanın
zararları kendilerine anlatılmalıdır.

Cenab-ı Hakk, "Yalan sözden kaçının" (Hac suresi. 60) diye emrettiği
halde basit dünya menfaatleri için yalan söyleyenler vardır. Özellikle
yalan yere şahitlik yapmak çok kötü bir davranış ve büyük bir günah
sayılmıştır.

Gerçek bir Müslüman kendi aleyhinde de olsa, doğru söylemeli ve asla
yalana yaklaşmamalıdır. Çünkü Allah Teâla şöyle buyurmuştur:

"Ey iman edenler! Hak üzere durup adaleti yerine getirmeye çalışan
hâkimler ve Allah için doğru söyleyen şahitler olun. Velev ki, o
şahitliğiniz nefisleriniz yahut ana babanızla yakın akrabanız aleyhine
olsun. İster üzerine şahitlik yapılan kimseler zengin veya fakir
bulunsun" (Nisa.135).

Efendimiz (s.a.v.) de, yalan söylemenin ve yalan şahitlik yapmanın
büyük günahlardan olduğunu ısrarla belirtmiştir (Riyazü's-Sâlihîn).
Yalanın münafıklık alâmetlerinden olduğunu haber vermiştir. (Müslim,)
Sevgililer sevgilisi (sav);

"Yalan kötülüğe, kötülük Cehenneme götürür. İnsan yalancılık yapa
yapa, nihayet Allah katında yalancılardan yazılır" (Buharî)

Yalanın en büyük kötülüğü işte budur. Yani, insanı Allah Teâlâ’nın
rızasından uzaklaştırıp Cehennem'e götürmesidir. Ayrıca yalan
insanları birbirine düşürür, güven duygusunu yok eder, toplum içinde
karışıklıklara sebep olur; dostlukları yıkar, yerine düşmanlık
tohumları eker.

Yalan er geç ortaya çıkacağından, yalancılar, kendilerine
güvenilmeyen, saygı duyulmayan ve sevilmeyen insanlar durumuna
düşerler. Yalan, insanı dünyada da ahirette de felâkete sürükler.

Şeytan: Allahu Teâlâ’nın Hz. Âdem peygambere secde emrine karşı gelip
isyan ettiği için ilâhi rahmetten kovulan ve insanların amansız
düşmanı olan, cin taifesinin inkârcı kesiminden (Kehf, Suresi. 50)
gizli bir varlıktır. “Dumansız ve harareti çok şiddetli bir ateşten
yaratılmışlardır.(Hicr. 27).

İblisin asıl adı, Azazil idi. Cenabı Hakkın Hz. Âdem (a.s.) secde etme
emrinden yüz çevirmesi ve bu secde emrine kibirlenerek isyan
etmesinden sonra, “iblis” ve “şeytan” isimlerini aldı.
Kur’an-ı Kerimde şeytan, ilk insan olan Hz. Âdem (as) den bu yana
insan neslini Allahu Teala yolundan saptırmak için çaba harcayan ve
kıyamete kadar da harcayacak olan varlıkların genel adıdır.

Tüm şeytanların atası ise, Hz. Âdem (as) in yaratılmasıyla birlikte
Allahu Teâlâ’ya isyan eden İblistir. Şöyle diyor. Bir kısmını gençlere
yolladım. Bir kısmını meşâyiha saldım. Bir kısmını da ihtiyar
kadınlara musallat ettim.

Gençlere gelince; aramızda hiç bir anlaşmazlık yoktur. Onlarla gayet
iyi geçiniriz. Çocuklara gelince; onlarla da bizimkiler istedikleri
gibi birlikte oynarlar. Bizimkilerin bir kısmını da abitlerin başına
dert ettim. Bir kısmını da zahitlerin.

Onlar bunların yanına girer; halden hale sokarlar. Bir tepeden
diğerine hep dolaştırıp dururlar. Öyle bir hal alırlar ki başlarlar,
sebeplerden herhangi birine sövmeye. İşte böylece onlardan ihlâsı
alırım. Onlar bu halleri ile yaptıkları ibadeti ihlâssız yaparlar
gayri ama bu hallerinin farkında olamazlar.”

İblis, bundan sonra, aldattığı bir rahibin hikâyesini anlatmaya geçti.
Ve şöyle dedi: “Bilmez misin ya Muhammed (sav), Rahip Barsisi; tam 70-
yıl ihlâs ile Allah (c.c.) ibadet etti. Bu ibadetleri sonunda ona öyle
bir hal ihlâs edilmişti ki, her dua ettiği hasta duası bereketiyle
şifaya oluyordu.

Onun peşine takılıp hiç bırakmadım. Zina etti. Katil oldu. Sonunda da
küfre girdi. Bu o kimsedir ki; Allahü Teala aziz kitabında onu şöyle
anlatır: ‘Şeytanın hali gibidir ki; o insana ‘Kâfir ol’ dedi. Vaktaki
o kâfir oldu; bu defa da ona şöyle dedi: ‘Ben senden uzağım. Ben
Âlemlerin Rabbi olan Allah’tan (c.c.) korkarım.’İblis bundan sonra,
bazı kötü huylar üzerinde durdu ve onların her birinden nasıl istifade
ettiğini anlattı.

Yalan: Bilmez misin ya Muhammed (sav), yalan bendedir ve ilk yalan
söyleyen de benim. Her kim yalan söylerse o benim dostumdur.

Her kim yalan yere yemin ederse o da benim sevgilimdir. Bilmez misin
ya Muhammed (sav), ben Hz. Âdem’e (a.s.) ve Hz. Havva’ya yalan yere
Allah (c.c.) adına ant içtim.‘Muhakkak ben size nasihat ediyorum’
dedim. Bunu yaparım, çünkü yalan yere yemin gönlümün eğlencesidir.

Nikâh üzerine yemin: Her kim talâk üzerine yemin ederse günahkâr
olacağından endişe edilir, isterse bir defa olsun, isterse doğru bir
şey üzerine olsun, her kim talâkı ağzına alırsa, bu hakikat belli
oluncaya kadar hanımı ona haram olur.

Onlar bu halleri ile kıyamete kadar meydana getirdikleri çocuklar da
hep zina çocuğu olur. Ağıza alınan o talâk kelimesi yüzünden hepsi
cehenneme girer.

Namaz: Ya Muhammed (s.a.v.), namazı an be an tehir edene gelince, onu
da anlatayım. O her ne zamanki namaza kalkmak ister, tutarım. Ona
vesvese veririm. Derim ki:  ‘Henüz vakit var. Sen de meşgulsün, hele
şimdilik işine bak. Sonra kılarsın.’

Böylece o vaktinin dışında namazını kılar. Ve bu sebepten onun kıldığı
namazı yüzüne atılır. Şayet o kimse beni mağlup ederse ona insan
şeytanlarından birini yollarım. Böylece onu vaktinde namaz kılmaktan
alıkoyar.

O bunda da beni mağlup ederse bu sefer onun hesabını namazda görmeye
bakarım. O namazın içinde iken ‘Sağa bak, sola bak” derim. O da bakar.
O ki öyle yaptı, yüzünü okşar, alnından öperim. Bundan sonra ona ‘Sen
ebedî yaramaz bir iş yaptın’ Derim ve böylece onun huzurunu bozarım.

Sen de bilirsin ki ya Muhammed (.s.a.v.), her kim namazda sağa ve sola
çokça bakarsa Allah (c.c.) onun namazını kabul etmez, yüzüne atar.
Bunda da ona mağlûp olursam yalnız başına namaz kıldığı zaman yanına
giderim. Ve ona çabuk çabuk kılmasını emrederim. O da başlar namazını
çabuk kılmaya. Tıpkı horozun gagası ile yerden bir şeyler topladığı
gibi.

Bu işi ona yaptırmakta da başarı kazanamazsam, bu sefer cemaatle namaz
kılarken onun yanına varırım. Orada onun başına bir gem takarım.

Başını imamdan evvel secdeden ve rükûdan kaldırırım. İmamdan evvel de,
secde ve rükû yaptırırım. İşte o, böyle yaptığı için kıyamet günü
Allah (c.c.) onun başını eşekbaşına çevirir.

O kimse bunda da beni yenerse bu defa ona namazda parmaklarını
çıtırdatmasını emrederim. Böylece o beni tespih edenlerden olur. Ama
ona bu işi namazda yaptırmaya muvaffak olamazsam onu esnetirim.

Şayet o bu esneme esnasında elini ağzına kapamazsa onun içine küçük
bir şeytan girer, dünya hırsını ve dünyevî bağlarını çoğaltır. İşte
bundan sonra o kimse hep bize itaat eder, sözümüzü dinler,
dediklerimizi yapar..

"Hak Teala bana söz verdi ki! ümmetimden benim ruhuma hergün 100 kere
salavati şerife getirmeyi edet edinen kimseye,
1000 kere rahmet ederim, cennette  1000 derece veririm,
1000 günahını silerim, 1000 altın sadaka vermiş gibi, sevap veririm
buyurdu. Hz. Muhammed (sav)

 Rabbim şeytanın hilelerinden muhafaza eylesin..

Allahumme salli alasey yidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed”