Bismillahirrahmanirrahim.

Bizleri Müslüman olarak yaratan, peygamber ve sahabe sevgisiyle donatan, Mevla Tealaya sonsuz hamd olsun. Âşıkların gözyaşları adedince, denizlerin damlaları adedinde, Salât ve selam Hz. Muhammed  (s.a.v.) ‘e âline olsun.

 Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed

Değerli okurlarım! Hz. Ömer Bin Hatap (r.a.) Hz. Ebubekir’den (r.a.) sonra ashab-ı kiramın büyüğü ve Güzeller güzeli (s.a.) in ikinci halifesi ve kayın pederi, Hz. Hafsa Annemizin babası. adaletin ön sözü,. Hulefa-i Raşidin’den ve aşere-i mübeşşereden, (yani cennetle müjdelenen 10 kişiden biridir)

Hicretten 40 sene önce Mekke-i Mükerreme’de doğdu. Dokuzuncu dedesi olan Kab’da soyu Peygamberimiz’in (.s.a.v.) soyu ile birleşir.
 
Babası Hattab, Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinden, annesi Hanteme binti Hişam, Ebu Cehil’in kız kardeşi idi. Künyesi Ebu Hafs’dır.

İslam’dan önceki Mekke-i Mükerreme toplumunda doğup büyüyen Hz. Ömer (.r.a.) nesep ilmini (soy kütüğü) iyi bilirdi. Gençliğinde ata biner ve güreş yapardı. Babasının koyunlarını güderdi. Sonra ticarette meşgul olmuş ve çeşitli memleketlere gitmiştir.
 
Aynı zamanda kureyşin sefiri elçisiydi. Hicaz bölgesinin o zaman en meşhur ve en büyük panayırı olan” “Ukaz panayırında defalarca güreşti güreşte birinci oldu”.
 
Ayrıca hitabetinin üstünlüğü ve ata binmedeki mahareti ile meşhur olmuştur. Eyere dokunmadan ata binerdi.

Sol elini de sağ eli gibi iyi kullanırdı. Çok heybetli, cesur ve çok kuvvetli idi. Edebinden, hayâsından Peygamber Efendimizin (s.a.v.) huzurunda o kadar yavaş konuşurdu ki, Allah Rasulü (s.a.v.) ona “Yüksek sesle ya Ömer, işitemiyorum” buyururdu.

  Bir gün Ashabı Kiramdan bir zat hanımını şikâyet için Halife Hz. Ömer Bin Hattap (r.a.) kapısına gider.

İçerden yüksek sesle hanımı Müminlerin Emiri Hz. Ömer (r.a.) kızıp bağırmaktadır. Adaletiyle dünyayı titreten adaletin sembolü Koca Halife tamam hanım haklısın hanım der hiçbir şekilde hanımına karşılık vermez sessizce dinler.

Hanımını şikâyet için halifenin kapısına giden, Bu sahabe, dışardan içerde olanları dinler, şikâyet etmekten vazgeçer, geri dönüp giderken Hz. Ömer (r.a.) o anda dışarı çıkar, arkadan adama seslenirbir derdinmi var diye. O zat durumu anlatır şikâyetten vazgeçtiğini söyler.

Ey Müminlerin emiri. Görüyorum ki, hanımına hiç karşılık vermedin onun size karşı bağırıp çağırmasına hakaret etmesine, rağmen sen tamam hanım olur hanım diye hep alttan aldınız karşılık vermediniz, sabırla onu dinlediniz.

Adaletin sem bölü, kılı kırk yaran, şeytanın korkup yol değiştirdiği, Halife Hz. Ömer bin Hattap (r.a.) hemen tepki gösterir ve şöyle der. O benim hanımım, Allahu Teala’nın bana emaneti emanete hıyanetlik yapamam emanete hıyanetlik münafıklık alametidir.

Münafıklıktan Rabbime sığınırım. O benim hayat arkadaşım,  acılarımı mutluluklarımı onunla paylaşıyorum.

Nefsimi onunla teskin ediyorum, benim yemeğimi yapıyor, çamaşırlarımı yıkıyor, çocuklarıma bakıyor evimin bekçiliğini yapıyor, evde akşama kadar sabırsızlıkla yolumu bekliyor, beyim ne zaman gelecek diye,

Ben ona nasıl kızar bağırırım bu Haksızlık olur. İlgili ayeti kerimedeCenab-ı Hak şöyle buyurur:

“Onlarla yani hanımlarınızla iyi geçinin. Eğer kendilerinden hoşlanmadınızsa, olabilir ki bir şey hoşunuza gitmez de, Allah Teâlâ ondan birçok hayır takdir etmiş bulunur.” (Nisa Suresi: 19)

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgililer sevgilisi hanımlarıyla istişare yapar, hanımlarına ayrı bir değer verir, sözlerini dinler onlarla her şeylerini paylaşırdı.

Her konuda bizlere en güzel örnek olan Güzeller güzeli (s.a.v.) aile reisi olma noktasında da en güzel örnek olmuştur.

 Hiç şüphe yok ki bu “hane-i saadet” ve aile, yeryüzünde gelmiş geçmiş ve gelecek hanelerin, kurulacak yuvaların en mesudu, en bahtiyarı ve en bereketlisi idi. Bu hanede her zaman saadet kokardı.

Maddi yönden dünyanın en fakir hanesi idi. Aylar geçer, bu hanede ne ateş yanar, ne de bir yemek kaynardı.

Hanımlarına düşen yer ise birer odacıktan ibaretti. O, peygamberliğin ruhundaki muhabbete rağmen hanımlarını sever ve şakalaşırdı. Onlarla kaynaşır, bütünleşir, onlara çok iyi davranır ve muhabbet ederdi. Allah Rasulü’nün (s.a.v.) kadına verdiği değer ne o güne kadar görüldü, ne de cihanda eşine rastlanamamıştır.

Hz. Aişe (r. anha) validemizle koşu yarışı bile yapardı. Kendini öldürmeye çalışan müşrikleri bile affederdi. Hanımlarına çok merhametli, çok nazik davranırdı. Hiç birinden hesap sormaz, bir işi niçin yaptın veya yapmadın diye kızmazdı.

Bir dönemde dokuz hanımını hiç problem çıkarmadan idare etmişti. İşte Sultanlar Sultanı (s.a.v.) bu kadar ince, hassas, narin bir aile reisi idi. Bütün hanımlarına karşı aynı sevgi, aynı şefkat ve aynı adaletle hareket ederdi.

Rasulü Zişan (s.a.v.) bütün kadınlara karşı kibar ve ince davranıyor ve böyle davranılmasını da herkese tavsiye ediyordu. Başkasına söylediklerini de pratik olarak bizzat hanımlarında gösteriyordu..

Hz. Aişe (r.anha) annemizden rivayet edilen bir hadiste “Allah Rasulü (s.a.v.) evinde herhangi bir insan gibi davranırdı. Kendi elbisesini yamar, ayakkabılarını tamir ederdi ve ev işlerinde hanımlarına yardımda bulunurdu” (Buhari)

“Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlâkı en güzel olanıdır ve sizin en hayırlınız da, hanımlarına karşı ahlâk bakımından hayırlı olanınızdır.” Tirmizî, Radâ: 11,)

İslam gelmeden önce cahiliye zamanında, kız çocukları diri diri toprağa gömülürdü, kadının köle gibi çalıştırılır her türlü hakaret reva görülür miras hakkı şöyle dursun, insanda bile sayılmazdı.

 Bugün de yine aynı bazı yörelerimizde kadının hiçbir hakkı yok, kocasının bir kölesi, gibi muamele görmektedir.

Karı koca arasında bir problem varmış anlaşamıyorlar. Bizi çağırdılar gittik, iki tarafında karının da kocanında yapması gereken görevlerin olduğunu anlatıyordum erkek kızdı Hanımına kimsin sen karşımda konuşuyorsun diye bağırmaya başladı yani hanımını insan olarak görmüyor. Arkasından ağız dolusu zavallı hanımının suratına tükürdü.

Ağlamamak için kendisini frenlemeye çalışan hanım yüzüne kocası tarafından tükürülünce kadın artık dayanamayıp yeter artık dedi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı,

kadının yanında 5-6 yaşlarında bir kızı vardı annesinin göz yaşlarına boğulduğunu gören kızı anneeeeee diye çığlığı bastı avazı çıktığı kadar bağırıp ağlamaya başladı.. Birden orada olan herkes şoka girdi.

Bu elim olayı ne zaman hatırlasam tüylerim ürperir ve gayri ihtiyarı gözyaşlarıma hâkim olamam.

Put peres Mekke müşrikleride böyle yapardı kadının hiçbir değeri ve kıymeti yoktu, alınıp satılan bir eşya gibiydi. Kız çocuğu dünyaya getirmek yüz karası sayılırdı.

4-5- yaşına gelen bu kız çocuğu kendi öz babası tarafından dayına gidiyoruz diye evden alır. Önceden hazırlamış olduğu kuyuya götürür bu yavrusunu diri diri atardı, kendi çocuğunun çığlık koparması, babasına mey sesi gibi gelirdi.

Kâinatın efendisi peygamber olarak gelmeden önce.

Büyük bir zat şöyle buyurmakta “kara denizde 40 haneli bir köyde 50 tane hafız vardır. Ancak, kadına miras hakkı tanımazlar.”

Hâlbuki İslâmiyet, erkeklerin eşlerine karşı hoşgörülü olmalarını, kaba ve sert davranışlardan sakınmalarını istemiştir!!: Bir erkek hanımına iyi davranmalı, onu kırmamalı, kaba davranışlardan sakınmalıdır.

İşte Müslümanlara en güzel ölçü örnek.:Efendimiz (s.a.s.) “Sizin en hayırlınız, hanımına karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de hanımıma karşı sizin en hayırlı olanınızım. Kadınlara ancak kerim olanlar ikram, kötü olanlar da ihanet eder.”( Aclûni, Keşfu’l-Hafa; ) buyurdu.

 “Bir mü’min erkek, bir mü’min kadına buğzetmesin! Çünkü onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.”(Müslim, Rada': )

Koca, hanımına hanım da kocasına ilgi göstermeli, saadeti evlerinde aramalıdırlar. Meşru olmayan yollara düşmemelidirler. İffet ve namus konusunda titiz davranmalıdırlar: "Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını zinadan korusunlar. " (Nûr Suresi, 30) ayeti bunu ifade eder.

Erkek, hanımına ve çocuklarına dinî emirleri hatırlatmalı iyi yönde eğitmelidir.

Koca, kendi mal varlığı ve imkânlarına göre hanımının nafakasını sağlayıp her türlü ihtiyacını gidermekle yükümlüdür. (Ebû Davud, Nikâh, 41).

Hanımını asla dövmemeli (Buharî, Nikâh, 93),

Hanımını sürekli zan altında tutup onu gizlice takip etmeye alkışmamalıdır. (Müslim, İmâre, 56).

Ne mutlu karşılıklı sevgi, saygı, anlayış, hoşgörü ve tebessümle birbirlerine bakan, şahsiyetli eşlere. Dünyada temeli atılan bu kutlu yuvanın ahiretde devamına muvaffak olan bahtiyar ailelere. Selam ve dua ile.. 
 
Bir ayeti kerime meali:

Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken, İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında (onu) gözetleyen, dediklerini zapt eden bir melek hazır bulunmasın.” (Kaf suresi 17–18.)

Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed”