بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın zerresi adedince, Salât ve selam bütün insanlığın Efendisi, Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline ve ashabına olsun.
 
Değerli okurlarım ! Yaşadığımız bu fani hayat elbette bir gün son bulacak, herkes bu dünyada yaptığının karşılığını bulacaktır. Orada inceden inceye hesaba çekileceğiz. Mizan terazide sebabı ağır gelenler, cennete günahı ağır gelenle de cehenneme girecektir.

Büyük evliyalardan, Şakiki Belhi’nin bir kızı vardı ki o diyarda bulunan kadınların içinde en abide, zahide, saliha bir kadındı. İsmi Emine idi.
 
Günlerden bir gün babasına: “Babacığım, benim ismimi niçin Emine koydun?” diye sordu. 3- korkudan emin olana Emine derler.
 
 Hâlbuki ben bu 3- korkunun hiç birisinden emin değilim.
 
 1- Her nefis, ölümü tadıcıdır. Bu ölüm bana acı mı tatlı mı gelecektir? Acaba, ben ismim gibi ölüm acısından emin olabilecek miyim?
 
 2 - Şeytan bize apaçık düşmandır. Acaba, ben onun şerrinden kurtulur, emin olabilir miyim?
 
 3 - Son nefesimden korkarım. Bu dünyadan, imanla mı imansız mı göçeceğim? İmanla göçeceğimden emin olabilir miyim ki, Emine adına hak kazanmış bulunayım. Kaldı ki, peygamberler bile: “Ya Rabbi! Beni Müslüman olarak öldür, salihlere ilhak eyle” diye dua buyurmuşlardır.
 
“Onlar masum Nebi iken böyle dua ederlerse, ben su-i hatimeden nasıl emin olabilirim?”
 
Babası kendisine bir cevap veremedi ve aradan kısa bir zaman geçtikten sonra bu sultan hastalandı. Şakik-i Belhi kızının yanına vararak:
 
“Evladım, neden gülmüyorsun? Gençlik senin, güzellik senin gelecek iyi günler senin, neden böyle durgunsun?” diye sordu. Emine sultan, içini çekerek cevap verdi:
“Babacığım” dedi.

“Ben öyle şeyler görüyorum ki, gülmek değil ağlamak zamanıdır. Zira altımda cehennemler tutuşmuş, gülmeme imkân var mı? “Üstümde cennetler süslenmiş, oraya girebilecek miyim? Melek-ül Mevt canımı almağa hazır vaziyette, emir bekliyor.

Nasıl güvenir, nasıl gülerim?”
 
Babası başının altındaki sert yastığı alarak daha yumuşak bir yastık koymak istedi. Emine sultan buna da itiraz etti:
 
“Babacığım” dedi. “Yumuşak yastığa ne lüzum var? Yarın başımın altına, bu sert yastıktan daha sert bir kerpiç koymayacaklar mı?”
 
Vaktaki ölümü yaklaştı, babasını yanına çağırarak 3 - şey vasiyet etti:
 
“Sevgili babacığım” dedi.
 
1 - “Öldüğüm zaman ellerimi göğsümün üzerine bağla. Zira günahkârlar tevazudan, kabahatlerinden ötürü ellerini göğüslerine bağlarlar.
 
2 - Bende kulluk vazifemi tam ve eksiksiz yapamadım. Onun için ellerim göğsümde bulunsun. Olabilir ki, çocukluk ve gençlik saikasiyle babalık hakkını tam olarak eda edemedim.
 
3 - Beni kefene sar. Fakat kabirde yüzümü aç ve benim için dua et. Çünkü babanın evladına duası, peygamberinin ümmetine duası gibidir.
 
Ey benin canım babam. Sana zahmet olmazsa ve seni ezmezse 3- vasiyetim daha var:
 
1 - İnsanları, toplu olarak bir arada gördüğün zaman, kabirde cesedimi yemeğe hazırlanan kurtları hatırla.
 
2 - Her ne zaman kitaba bakarsan, o bembeyaz sahifeler üzerinde o siyah yazılar gördüğünde, yüzümün ve gözümün beyazını ve siyahını hatırla.
 
3 - Gecelerin karanlığı basınca kabrimin karanlığını hatırla.”
 
Bu sözleri bitirdikten ve kelime-i şehadet getirdikten sonra dünyadan göçtü.
 
Alla hu Teâlâ islam üzere yaşamayı, son nefeste iman ve Kur’anla ölmeyi nasip eylesin. Rabbime emanet olunuz.