Kendimizi Korumak Kentimizi Korumaktan Geçer

4. Yaşanabilir Şehirler Sempozyumunda konuşan Başkan Toçoğlu, “Daha fazla nasıl kazanabiliriz, nasıl sömürebiliriz düşüncesiyle hareket eden ve Allah’ın insanların yaşamını daha huzurlu sürdürmesi için bahşettiği doğal güzellikleri hırsına kurban edenler yaşanan olumsuzlukların sorumlusudur. Doğayı, kentlerimizi ve kendimizi koruyacak yeni bir anlayışı egemen kılmanın vakti gelmiştir. Kendimizi korumak kentimizi korumaktan geçer” dedi.


Sakarya Üniversitesi’nin etkinlik ortağı olduğu ve Sapanca ÖzelHotel’de gerçekleştirilen sempozyumda Başkan Toçoğlu’nun yanı sıra, Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Mustafa Ayhan, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Atilla Arkan ve Prof. Dr. Musa Eken, Büyükşehir Bürokratları, öğretim görevlileri ve çok sayıda davetli yer aldı. 


Kontrollü Büyüme

Programın ilk konuşmasını yapan WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler Direktörü Arzu Tekir, “Dünyamızın tanıklık ettiği en önemli kitlesel nüfus hareketliliğini günümüzde yaşıyoruz. Milyonlarca insan bölgelerinde savaş ve şiddetten kaçarak gelişmiş büyük kentlere göç etmektedir. Artan nüfus tüketimi arttırıyor ve buna paralel olarak da yeni istihdam alanlarına ihtiyaç duyuyoruz. Sonuç olarak dünyamızı gelecekte geriye dönülemeyecek derecede kirletmekteyiz. Büyümek kontrollü olmadığı sürece yarardan çok zarar getiren bir süreçtir” diye konuştu.


Nitelikli İnsanlar Yetiştirmek

Programın devamında konuşan Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas, “Şehirlerin yaşanabilirliğini istatistiki olarak gösteren parametreler var. Kendi durumunu tespit edip, ülkeyle ve dünyayla kıyaslayıp, eksik yönlerini tamamladığınızda gelişmiş oluyorsunuz. Benim burada vurgulamak istediğim, bu kavramların hepsinin temel ve basit bir şeye dayandığıdır. Bunları yeni bir icatmış gibi algılamamız bizi zora soktu. Konfüçyüs’ün bir söz var; ‘Hayat gerçekten çok basittir, ama biz onu karmaşık hale getirmek için uğraşır dururuz.’ Bu sözü çok benimserim.  Bu karmaşıklığı basitleştirmek de biz yöneticilere düşüyor. Sistemi kurunca iş basitleşiyor. Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası ve Büyükşehir Belediyemiz ile de  iş birliği içindeyiz. Üniversite olarak bize düşen görev, nitelikli insan yetiştirmek ve bunu kurumlarla paylaşıp şehrimize destek olmaktır” ifadelerini kullandı.


İklim Değişikliği Büyük Tehdit
Programda konuşan Başkan Zeki Toçoğlu, “Son yıllardaki gelişmeler bir kez daha gösterdi ki, yerel ve ulusal konuları küresel konulardan bağımsız olarak değerlendirmek mümkün değil. Küreselleşmiş bir dünyanın nimetlerinden yararlanıyor ve külfetlerine de katlanmak durumunda kalıyoruz. İklim değişikliği, maruz kaldığımız külfetlerin başında gelmektedir. İklim değişikliğinin ortaya çıkardığı tehdit, tüm insanlığın öncelikli sorunlarından biri haline gelmiş durumdadır. Dünyamız, ülkemiz ve kentlerimiz küresel ısınma tehdidi ile yüz yüzedir.     Fakat, ne acıdır ki, maalesef uluslararası camia bu konuda henüz yeterli hassasiyeti göstermemektedir” dedi.


Fırsata Çevirmeliyiz

Başkan Toçoğlu, “İklim Değişikliği Anlaşmasını ve benzeri uluslararası yükümlülükleri, devlete ve yerel yönetimlere yeni yükümlülükler getirmenin ötesinde, dönüşüm için bir fırsat olarak görmeliyiz. Aldığımız tüm kararlarda, uyguladığımız tüm politikalarda, iklim etkisini dikkate almak durumundayız. Tasarruf, verimlilik, yenilenebilirlik, sürdürülebilirlik, çevreye karşı duyarlılık, insan odaklılık, güvenirlilik gibi kavramları tüm faaliyetlerle ilişkilendirmeliyiz. Maalesef her alanda israfın hüküm sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz. Başta insan olmak üzere, tüm kaynakları hoyratça harcıyoruz. Her alanda yeniden bir verimlilik politikası belirlemek zorundayız. Özellikle enerji tasarrufu, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji payının artırılması konusu,  önceliklerimiz arasında yer almalıdır” diye konuştu.


Sürdürülebilir Kalkınma

Başkan Toçoğlu konuşmalarını şu şekilde sürdürdü; “Öngörülen hedeflere ulaşmak için binaların yapımında, yaşam şeklimizde, ulaşım anlayışımızda enerji verimliliğini öncelemek durumundayız. Eğer gerekli önlemleri alamazsak, yaşam kalitemizi artırmak için inşa ettiğimiz kentler, geleceğimizi tehdit eden birimler haline dönüşebilir. Sürdürülebilir kalkınmadan ve çevreye duyarlı sanayileşmeden yana tavır almalıyız. İnsan, doğa ve çevre odaklı teknolojilere yatırım yapmalıyız. Politikalarımızda insanı merkeze koymak, tüm alanlarda erişilebilirliği, ulaşılabilirliği, işlevlerin uyumunu esas almalıyız. Kentlerimizi, konutlarımızı, ulaşım ağlarımızı her bakımdan güvenli hale getirmeliyiz. Bu açıdan kendimizi korumanın yolunun kentimizi korumaktan geçtiğini unutmamalıyız.”


Yeni Bir Anlayış

“Bu dünyada bebek ölümlerine, savaşlara, işgallere, hastalıklara, doğa katliamlarına, çevre kirliliğine meleklerin yaptıkları sebep olmuyor. Her şartta daha fazla nasıl kazanabiliriz, nasıl sömürebiliriz düşüncesiyle hareket eden, doğayla rekabete giren, doğanın dengesini bozan ve     Allah’ın insanların yaşamını daha huzurlu sürdürmesi için bahşettiği doğal güzellikleri hırsına kurban edenler tüm bu yaşananların sorumlusudur. Bu nedenle, artık konuşmanın ötesinde doğayı, kentlerimizi ve kendimizi koruyacak yeni bir anlayışı egemen kılmanın vakti gelmiştir.” Program daha sonra sempozyumun 1. Oturumu olan ‘Küresel Taahhütlerden Yerel Uygulamaları’ konusu ile devam etti.