Bismillahirrahmanirrahim

Bizleri Müslüman olarak yaratan, peygamber ve sahabe sevgisiyle donatan, Mevla Tealaya sonsuz hamd olsun.Âşıkların gözyaşları adedince, denizlerin damlaları adedinde, Salât ve selam Hz. Muhammed  (s.a.v.) ‘e âline olsun.

Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed

Değerli okurlarım! Hz. Ömer bin Hattap (.r.a) Hayber’de bir hurma bahçesine sahip olmuştu. İlk defa böylesine güzel bir bahçesi oluyordu. Resûlullah’ın (s.a.s) huzuruna gelerek şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resûlü! Ben bu malımla Allah’ın rızasını kazanmak istiyorum. Onu nasıl değerlendirmemi uygun görürsünüz?” Peygamberimizin bu arazi ile ilgili tavsiyesi, asırlar boyu sürecek vakıf medeniyetinin temel taşlarını oluşturacak nitelikteydi. O (s.a.s) şöyle buyurmuştu:

“Dilersen aslını vakfet. Mahsulünü de sadaka olarak dağıt.” Bunun üzerine Hz. Ömer, aslının satılmaması, hibe edilmemesi ve miras bırakılmaması şartıyla bahçesini vakfetti. (Müslim, Vasiyye,)

Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ilahi mesajları ve Efendimizin örnek hayatı, İslam tarihi boyunca Müslümanları hayır yapmaya teşvik etmiştir.

“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.” (Âl-i İmrân, suresi. 92.)

Ayetini kendilerine şiar edinen Müslümanlar, infakı kalıcı hale getirmeye gayret etmiştir. Hem sahabiler hem de onları takip eden nesiller, vakıfların kesintisiz birer hayır çeşmesi olduğu bilinciyle hareket etmiştir. Böylece İslâm dünyasının dört bir köşesi, iyiliğin insanlığa ulaştığı en değerli kaynaklar olan vakıflarla donatılmıştır.

Vakıf, Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanma umuduyla harcanan malın, kalıcı bir iyilik haline gelmesidir. Vakıf, Rabbimizin ikramı olan servetle, şefkat ve merhamet köprüleri inşa etmektir.

Vakıf, müminin kendisine emanet edilen mülkü ibadete dönüştürebilme çabasıdır. Vakıf, insanı incitmeden, sağ elin verdiğini sol ele duyurmadan hayırda bulunmanın adıdır.

 Bencilliği ve hırsı bir kenara bırakarak, cömertliğe ve ihsana yapılan yatırım, vakıf eliyle süregelen bir sevaba dönüşür. Medeniyetimiz, yolcuya barınak, yoksula aş, işsize iş, borçluya destek, öğrenciye aile olan nice vakfa ev sahipliği yapar.

Vakıflarımız, yetimler için şefkat yuvası, hastalar için şifa kapısı, muhtaçlar için yardım eli, yaşlılar için huzur vesilesidir.
Ormanların, yaralı ve yuvasız hayvanların korunması için kurulan tarihî vakıflarımız, sadece insana değil, canlı-cansız bütün varlık âlemine şefkat nazarıyla bakmanın eşsiz örnekleridir.

Camiler, çeşmeler, hanlar, kervansaraylar, kışlalar, hastaneler, kütüphaneler ve daha nice hayır hizmeti, atalarımızın yadigârı olarak yaşamaya devam ediyor.

Geçmişten devraldığımız bu yüce emaneti koruyalım; engin bir gönülle vakıf geleneğimizi güçlendirelim.
Peygamber Efendimizin bir hadislerinde şöyle buyuruyor.

“İnsan ölünce şu üçü dışında bütün amellerinin sevabı kesilir: Sadaka-i cariye yani faydası süregelen hayır,

kendisinden istifade edilen ilim ve arkasından dua eden hayırlı evlât
.” Müslim.)

Mayasında samimiyet olan, yeryüzünde hayrın ve hasenatın, iyiliğin ve güzelliğin hâkim olması için kurulan vakıflarımıza sahip çıkalım.
 
Ey nefis! Bir ezanla geldin bir selayla gidersin.

Ölüm senin peşinde. Ya sen neyin peşindesin.
 
Ahiret yüzünü çevirmiş bize doğru geliyor.
Dünya ise sırtına bize dönmüş gidiyor.
 
Unutmayalım! Bugün amel var hesap yok,
Yarında hesap var amel yok. Selam ve dua ile.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed