Aziz Mahmud Hüdayi cihan padişahlarına yön veren eşsiz bir maneviyat sultanı. Osmanlı devri İstanbul velilerinin büyüklerindendir. O, bir asra yakın ömür sürmüş ve sekiz padişah devri idrak etmiş bir gönül sultanıdır.

Osmanlının yükselişten duraklamaya doğru seyri devrinde yaşayan Hüdayi Hazretleri sultanların, adil, gayretli ve maneviyat bakımından zinde olmaları için himmetler sarfetmiştir. Ayrıca kargaşadan bunalan halkın gönül yaralarını sarmıştır. Bu yüzden dergahı saadet ve gönül mekanı olmuştur. Onun yaşadığı devir saadetle felaketin birbirini takip ettiği çileli bir zamana rastlar. İşte böyle bir çalkantı devrinde herkesi Hakk’ın ve hakikatın sesine çağıran Hüdayi Hazretleri dergahına çok farklı hüviyetler kazandırmıştır. Onun dergah-ı şerifi kimsenin zarar ve ziyanının erişemeyeceği, günümüz tabiriyle dokunulmazlığı olan emin bir mekan hüviyetine bürünmüştür.

Hüdayi Hazretlerinin en büyük kerametleri, cihan sultanlarını yönlendirebilmesi olmuştur. Bununla birlikte Onun erbabının gönül hissiyatlarını besleyici bir çok kerameti vardır. Ayrıca öğüt veren şiirleri de mevcuttur.

Bunlardan bir kaçını sizlerle paylaşıp ruhunuza dokunup feyz almanızı ve manevi enerjisi yüksek hayırlı ramazan gününde Allah dostu Hüdayi Hazretlerini yad ederek kendisine sonsuz selam etmek istedim.
Hüdayi Hazretlerinin pek meşhur kerametlerinden biri;

Kimya ilmini öğrenmeyi merak eden kimse , M.Hüdayi Hazretlerinin bu ilimdeki maharetini , bilgisini öğrenmiştir. Bir gün huzuruna çıkarak , kimya ilmini öğrenmek istediğini arz etti. O anda M.Hüdayi, dergahın bahçesinde bir asma ağacının altında istirahat ediyordu. Hiç kimseyi red etmek adeti olmadığı için, talebenin bu arzusunu kırmadı. Yeni talebe, bu hususta bir marifet göstermesi için ısrar edince, M.Hüdayi asma ağacından bir yaprak kopardı. Yaprağın üzerine bazı dualar okuduktan sonra , talebenin hayret dolu bakışları arasında yaprağın altın olduğu görüldü. Talebe fazla ısrar edince bu hali üç defa tekrar etti. Talebenin maksadı tekrarlar esnasında duayı öğrenmekti. Öğrendiğine kanaat getirince; ‘’Bu iş çok basitmiş, bende yapabilirim’’ diyerek asmadan bir yaprak aldı ve üzerine öğrendiklerini okudu. Fakat bir türlü altın olmadı. Sonra ‘’ Efendim! Ben de sizin okuduklarınızın aynısını okuduğum halde yaprak altın olmadı. Sebebi nedir acaba? '' diye sordu. M.Hüdayi de '' Evlad! Kimyayı öğrenebilmek için, önce nefsini terbiye etmek icab eder. Nefsi kimya etmeden, bu hallere bu marifete kavuşulamaz’’ dedi.

&          &           &          &          &          &

Ey oğul! Dünya ve dünya nimeti hayaldir.
Gökkubbesi altında hiçbir şey aynı hal üzere kalmaz, hep değişir.
Onun için dünya malına, makamına ve dünya hayatına güvenme.
Biz bu dünyada misafiriz, yolcuyuz.
Sonunda ayrılıp gideceğiz.
Sıkıntın varsa üzülme,
Bir an sonra ne olacağımız belli değil.

&          &          &          &           &           &

Gelin şükr edelim
Derdlere derman gelsin
Hakk’ı zikredelim
Canlara canan gelsin.

Varımız hak idelim
Yakalar cak edelim
Kalbimiz pak edelim
Tahtına sultan gelsin.

Terk eyle cümle varı
Koma elden ikrarı
Mahvet şekkü inkarı
Yerine iman gelsin

Bakma yalan dünyaya
Akma kuru sevdaya
Yalvar Gani Mevlaya
Lütf ile ihsan gelsin.

Varlığın eyle zail
Olagör Hakk’a vasıl
Geç katreden ey gafil
Bahr ile umman gelsin.

Tealluk defterin dür
Masivaya dilden sür
Hakk’ı anla bile gör
İlm ile irfan gelsin.

Hüdayi aç gözünü
Pak eyle kendi özünü
Hakk’a döndür yüzünü
Her işin asan gelsin.

&          &          &          &          &          &

Mübarek zatların tüm zamanlara yayılan manevi güçlerinin bizi daima korumasını ve bize yol göstermesini diliyorum..