Her seçim dönemi, siyasi partilerin seçim bütçeleriyle gündeme gelir. Afiş, reklam, bayrak, mazot, araç giydirme, araç kiralama, ofis kiralama, matbaa gibi kalemlerde harcamalar yapılır. Ancak düşündüğümüzde, bu bütçelerin bir kısmının, kaymakamlık aracılığıyla Sosyal Yardımlaşma Vakfı üzerinden halka yönlendirilmesi, gerçekten de üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.

Siyasi partilerin seçim bütçelerindeki paraların, seçim sürecinde daha geniş bir yelpazede kullanılması, özellikle Sosyal Yardımlaşma Vakfı aracılığıyla ihtiyaç sahibi ailelere, öğrencilere ve geçim zorluğu yaşayanlara yönlendirilmesi, toplumsal bir sorumluluk anlayışının göstergesi olabilir.

Kaymakamlık aracılığıyla gerçekleştirilecek bu sosyal yardımlar, ihtiyaç sahibi vatandaşlara doğrudan ulaşma avantajına sahip olabilir. Aynı zamanda, bu yaklaşım siyasi partilerin toplumun her kesimine dokunma çabasının bir yansıması olabilir.

Ancak bu durumun dezavantajları da göz ardı edilmemelidir. Siyasi partiler, seçim sürecinde geniş kitlelere ulaşmak, projelerini tanıtmak, adaylarını desteklemek için belirli bir bütçe ayırmak isterler. Bu bütçe olmadan, demokratik bir rekabet ortamında varlık göstermeleri oldukça zordur.

Bu durumda, belirli bir miktarın sosyal yardımlar için ayrılması, siyasi partilerin sorumluluk bilinci taşıdığını gösterse de, seçim sürecinin yeterince adil ve rekabetçi geçmesine de engel olabilir.

Önemli olan, siyasi partilerin toplumsal sorumluluklarını yerine getirirken, seçim sürecini adil ve şeffaf bir şekilde sürdürmeleridir. Her ne kadar belirli bir kısmın sosyal yardımlara ayrılması faydalı olabilirse de, seçim süreci içinde demokratik normlara uygun bir rekabetin devam etmesi hayati önem taşır. Unutulmamalıdır ki, siyasetin temelinde, iyi niyet, insanlık, dua, vefa, sevgi ve saygı gibi değerler yer almalıdır.