"Tam dört yıl önce bugünlerde başladığım görevimi tamamlayıp Sakarya’ya veda ediyorum. Sakaryalılarla çok verimli bir dört yıl geçirdik. Şehrimizin gelişimi ve insanımızın refahı için çalıştık. Birlikte çalıştığım tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim. Ne kadar başarılı olduğumuzu halkımızın takdirine bırakıyorum.

Geldiğim günden beri Sakarya’da her kurum ve kuruluşa pozitif ayrımcılık yapmaya çalıştık. Eğitim, olmazsa olmaz önceliğimiz arasında yer aldı. Sağlıkta büyük bir mesafe katettik. Sanayi ve tarımda şehrimiz daha bir büyüdü. Üniversite ve yerel yönetimlerimizle birlikte kültür ve turizme de ağırlık verdik. Biz inanıyoruz ki bu ülkenin sanayi ve ticaret alanındaki gelişmesi ve ekonomisi kadar eğitim ve kültürü de önemlidir. Hatta daha da önemlidir. Yüzümüzü güldüren 'ekonomik refah' kadar, eğitimli ve yetişmiş insan gücümüz ana sermayemizdir.

Bütün bunları yaparken en büyük vazifemiz insanımızın gönlünü kazanmak olmuştur. Yunus Emre’nin “Hepsinden iyice bir gönüle girmektir” sözünü şiar edindim. İnsanlar arasında ayrım yapmadım. Kamu kuruluşu mensubu olsun, sivil toplum örgütlerinde çalışan olsun, bir ayrım gözetmedim. Yaradılanı Yaradandan ötürü sevdim. Elimizdekini paylaştık. Paylaştıkça bereketlendiğini gördük.

Ben Sakaryalı hemşehrilerimi çok sevdim. Bu yüzden de sevildiğimi düşünüyorum. Kocaeli’den Traklı’ya, Kaynarca’dan Pamukova’ya kadar son olarak ziyaret ettiğim ve vedalaştığım insanların yüzünde aynı sevgiyi gördüm. Kimseye tepeden bakmadım, her zaman kendimi onlardan biri kabul ettim. Onlara efendi olmaya değil, hizmetkâr olmaya gayret ettim. Yedisinden yetmişine insanımızın yüzündeki parıltı ve ışığı gördüm. Bunu kendim için bir hüsnü şehadet olarak görüyorum.

Kimseyi incitmemeye çalıştım. İncinsem de bunu mümkün olduğunca hissettirmemeye gayret ettim. Ben yaptığım işe karar verirken, her zaman “bugünün yarını da var” düşüncesiyle hareket etmişimdir. Bundan da hiç pişman olmadım. Kendim için istemediğimi vatandaşım için de istemedim. Sahip olduğum şeylere halkımın da sahip olmasını arzu ettim. Bu yüzden Sakarya’dan gönül huzuru ile ayrıldığımı düşünüyorum. Bunda Sakaryalıların hoşgörüsü ve gönül dostluğu büyük rol oynadı.

Sakarya, insanımızın uyum içerisinde yaşadığı bir şehir. Anadolu’dan ziyade Osmanlı’nın bir harmanlanması diyebiliriz burası için. Osmanlı dağıldıktan sonra Balkanlar’dan, Kafkasya’dan ve Anadolu’nun her tarafından gelip bu şehirde uyum içerisinde yaşayan Sakaryalı kardeşlerimden ben memnun kaldım. Sizlerin de benden memnun kaldığınızı umuyorum ve hakkınızı helâl etmenizi istiyorum. Bir halk şairimizin şiirinin tek bir kelimesini değiştirerek söylersek:

'İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Sakarya şehri.' "