Bismillahirrahmanirrahim.

Bizleri Müslüman olarak yaratan, peygamber ve sahabe sevgisiyle donatan, Mevla Tealaya sonsuz hamd olsun. Âşıkların gözyaşları adedince, denizlerin damlaları adedinde, Salât ve selam Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline olsun.
 
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed.
 
Değerli okurlarım! Dünya fanidirDünyadaki her şey de fanidir. Baki olan yalnız Allahu Teala’dır.
 
O halde bu fani dünyada kimse kalmayacaktır. İstese de istemese de herkes yolcudur. Ahiret yolcusudur. Dönüş O’nadır.
 
İşte ölümle ilgili ayeti kerimeler.. Allahu Teala Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurur.”Her nefis ölümü tadacaktır”(sonra yaptıklarının karşılını görmek üzere) bize döndürüleceksiniz”(Ankebut suresi–57) 
 
“Her nerede olursanız, ölüm sizi bulacaktır. Velev ki, tahkim edilmiş yüksek kalelerde bulunun.”.(Cuma Suresi.8)
 
 “Şüphesiz biz, hem diriltir ve hem de öldürürüz. Dönüş bizedir”
 (Kaf Suresi.43)
 
Ayeti kerimeler açıkça gösteriyor ki, herkes ölecek ve dönüş Allahu Teala’ya olacaktır. Ecel saatini değiştirmek mümkün değildir. Ölümün çaresi ve ilacı da yoktur. İlahi kanun böyledir.
 
Mevla Teala kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerimde bize haber vermiştir ki, bu dünyadan çok milletler gitmiştir. Güzeller güzeli (s.a.v.) de bize Hadisi şeriflerinde bize bildirmiştir ki, nice insanlar gitmiştir. İyilerde gitmiştir. Kötülerde gitmiştir. Ancak gittikleri yerler elbette farklıdır.
 
Kur’an-ı Kerim’in beyanına göre: “İyiler hiç şüphesiz, naim cennetindedirler. Kötüler ise cehennemdedirler” (İnfitar suresi.13)
 
Malına, mülküne, ordularına güvenip Allahu Teala’yı unutan nice sultanlar gitti. Cihana hükmeden hükümdarlar gitti. Allah diyenleri yakmak isteyen Nemrutlar gitti. Hakkın sesini kısmak isteyen firavunlar gitti.
 
Geniş hazinelerine mağrur olan Karunlar gitti. Ölümle beli kırılan Kisralar gitti. Alahu Teala’nın sevgili Habibi Hz Muhammed (s.a.v.) öldürmeye kalkan Ebu Cehiller Ebu Lehepler gitti. İslamı ve Kur’an-ı hayat nizamı olmaktan çıkarmaya çalışan Tağutlar gitti. Hastalıklara ilaç yazan doktorlar gitti. Şimdi nerde o kahkaha atan yüzler? Nerde o parlayan gözler? Nerde o konuşan diller?.nerede o servetine, makamına mağrur olup ahireti unutanlar? Nerede o saraylara sığmayan hükümdarlar?
 
Nerde savaş meydanlarında zaferden zafere kaşan komutanlar? Nerede o Nemrut’lar, Firavun’lar, Karun’lar, Kisra’lar, Kayser’ler, Ebu Cehiller, Ebu Lehepler ve Tağutlar, Zaman onları eritmedimi?
 
Muhteşem saraylardan mezar çukuruna, yumuşak döşeklerden sert toprağa, lezzetli yemeklerden böceklere yem olmaya gitmediler mi?
 
Malları evlatları dostları onları ölümden kurtarabildi mi? O halde, bu dünyaya gelenler hep gittiler. Sırası gelenleride bir bir yolcu ediyoruz. Sıra bize de gelecektir ve bu uzak değildir.
 
Bu sebeple ölüme hazırlık yapmaktan başka çaremiz yoktur. Güzeller güzeli bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurdular. ”Dünyada bir garip veya bir yolcu gibi yaşa”(Buhari)
 
Efendimiz (s.a.v.) “bir gün bir yerden geçerken bir ölmüş hayvan leşini göstererek bunu benden bir dinara kim satın alır buyurdu. Kimseden ses çıkmadı. Bunun üzerine bunu kim hediye alır, yine ses yok. İşte dünyanın değeri Allahu Teala yanında, bu leş kadardır” Yine Efendimiz (s.a.v.) eyer Allahu Teala dünyaya bir sineğin kanadı kadar değer verseydi, hiçbir kâfire bir yudum su içirmezdi. 
 
O halde, yolcusun. Herkes gibi gidiyorsun. Sarılacağın kefen çoktan dokundu. Varacağın yer topraktır. Evin mezardır.
 
O mezar ki etlerini yiyip kemiklerini çürütecektir. Hesap verme yerin mahşer, gideceğin erin cennet veya cehennemdir. Biz cennete layık olmaya çalışalım.
 
Ölümden hesaptan kurtuluş yoktur. Ne kadar yarsan yaşa bir gün öleceksin. Kimi ve neyi ne kadar seversen sev, bir gün ayrılacaksın. Ne kadar malın olursa olsun, birgün bırakacaksın.
 
Nasıl amel edersen et, bir gün karşılığını göreceksin. Mevla Teala Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle
 
Buyurmaktadır.”İnsanların hesap vakti (Kıyamet günü) yaklaştı. Onlar ise, hala bundan gaflette, yan çizip ayrılmıyorlar” (Enbiya Suresi.1)  
 
Ölüm baygınlığı gerçek olarak gelmiştir. İşte bu, senin kaçıp durduğun şeydir.” (Kaf Suresi.19.)  
 
Hesap vakti yaklaşmıştır. Herkes gibi bizde gidiyoruz. Gitmemeye gücümüz ve imkânımız yoktur. Sayılı nefeslerimiz tükenmeden, renklerimiz solmadan, kefene sarılmada, musalla taşına konmadan önce bu ebedi yolculuk için azık hazırlayalım. Azığın hayırlısı takvadır.
 
Şüphesiz takva sahipleri için kurtuluş vardır” (Enbiya Suresi.31)  
 
Her gün döşek sermeden yatırdığımız, yanına ekmek koymadan gömdüğümüz insanların bu halinden ibret alalım. İbret alalım k,
 
Allahu Teala’ya kulluk vazifelerimizi tam yapalım ve Allah Rasülü (s.a.v.)’ in izinden ayrılmayalım. 
 
Efendimiz (.s.a.v.) buyuruyor:  Yedi şey gelip çatmadan evvel çalışmaya bakın “ (tedbir alın):
 
1-Alıp götüren ölüm, 
2-İsyan ettiren, azdıran zenginlik, 
3-Vücudu harap eden hastalık, 
4-Aklı gideren ihtiyarlık, 
5-İnsana kendini unutturacak fakirlik, 
6- Fenalığı gözle görülemeyen deccal,
7-Acı ve acıklı olan kıyamet günü. Yoksa siz bunları mı bekliyorsunuz(Riyazüs-Salihin) 
 
Mevla Teala’ya kulluk vazifelerimizi tam yapalım. Efendimiz (s.a.v.) in izinden ayrılmayalım. Unutmayalım ki, ahiret nimetleri bu dünyada kazanılır.
 
Fırsat elde iken, gücümüz kuvvetimiz varken, sağlık ve sıhhatimiz yerinde iken, Azrail (a.s.) kapıyı çalmadan kısacık ömrümüzün değerini bilelim.
 
Rabbim.ahir etini dünyada kazanan bahtiyar Müslümanlardan eylesin..
 
Dünya fani, Ahiret baki, Ölüm ise anidir...
 
Tenim ortaya açıla, yakasız gömlek biçile
Bizi bir asan veçhile, yuyanlara selam olsun
 
Sala verile kasdımıza, gider olduk dostumuza
Namaz için üstümüze, duranlara selam olsun
 
Aşık oldur Hak’kı seve, hak derdine kıla deva
Bizim için hayır dua, kılanlara selam olsun.  (Y. Emre)
 
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed.