Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla


Hamt Alla hu Teâlâ’ya mahsustur, yüzbinlerce salat ve selam, iki
cihanın güneşi Hz. Mustafa  (sav)’e, aline ve ashabına kıyamete kadar
onun nurlu yolundan gidenlere olsun.

Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed

Değerli okurlarım! Yaşadığımız bu hayat bir gün son bulacak, ebedi
hayat olan ahiret hayatı başlayacak herkes bu dünyada yaptığını ahi
rette hesabını verecektir. Orada hesaba çekileceğimiz hususlardan
birisi de kul haklarıdır.

Allahu Teâlâ kul hakkını af etmiyor. Bunların bir kısmını ana-baba
hakkı, evlat hakkı, karı-koca hakkı, komşu hakkı, akraba hakkı,
işçi-işveren hakkı şeklinde sıralamak mümkündür.

Pazarcı Yusuf rüya görür ve rüyasında can çekiştirir ölür, yıkarlar
kefenleyip kabre koyarlar, üstünü örterler üzerine ”Kur’an-ı Kerim”
okurlar ve telkinini de vererek mezarın başından herkes dağılır gider

Adam kabrinin içinde tek başına kalır. Birde bakar ki kabrin sağ
tarafından bir kapı açılır ve oradan sorgu melekleri “Münker ve Nekir”
gelir. Kabirden adamı alır karanlık bir yere götürürler,

Burada dur derler adam durur, birde bakar ki bir tane terazi getirilir
terazinin bir köşesinde çok az bir üzüm koyulur ve adam şaşırır adamın
karşısına karanlıkta ne olduğu belli olmayan kim olduğunu tanımadığı
bir adam gelir.

O iki melek ”Nekir ve Münker” melekleri adama derler ki şimdi bu adama
üzüm tart. Bu üzüm senin dünyadaki tarttığın terazideki eksik
üzümlerin gel. Tart. Sonra beni alıp başka bir yere götürdüler
kapkaranlık başka bir yer biraz ileri gittik karşımıza büyük kale
kapısı gibi çok büyük kapı çıktı.

O iki melek kapıya açıl dedi. Kapıda yavaş yavaş açıldı. Oradan acayip
alevlerin içinde insanlar yanıyor yandıkça tekrar Allahu Teâla tekrar
dan diriltiyor etleri parçalanıyor alevler içinde simsiyah zift gibi
akıyor tekrar hayata dönüyorlar

Yine aynı insan oluyorlar yeter yakmayın bizi diye feryat ediyorlar o
insanların feryadı dünya acılarına ve feryatlarına hiç benzemiyordu.
Hiç bir insanın yüreği dayanacak feryat değildi.

Oranın feryadı yürekleri yerinden parçalayacak bir feryattı. O ateş
dünya ateşinin çok değişiğiydi. Dünya ateşine benzemeyen bir ateşti.
Dünyada hiç onun benzerini bile görmedim. Sonra o 2- melek bana
dediler ki biz “Münker ve Nekir” melekleriyiz. Şimdi söyle bakalım
senin cezanı buraya atarak mı verelim yoksa başka türlümü verelim.

Ben öyle bir feryat ettim ki beni buraya atmayın cezamı başka türlü
verin tamam dediler beni kapkaranlık boş bir alana götürdüler.

Ayaklarımdan başlayarak benim üzerime acı bir sıcaklık çöktü
dayanılmaz acılarla bir anda kaynar su gibi terler dökülüyordu.

O dökülen kaynar ter bir anda dizlerime kadar çıktı görünürde ateş
yoktu vücuduma gelen o sıcaklık dayanılmaz acı verip beni yakıyordu
ben ise dayanılmaz acılar içinde beni yakmayın diye feryat ediyordum.

 O’ 2- melek “Nekir ve Münker” yine terazide eksik üzüm koyacak mısın?
Diye bana soruyordu. Baktım yine sağ tarafta yine terazi üzerinde az
bir üzüm vardı. Bunu gel bu adama tart dediler.

Baktım orda kim olduğunu tanıyamadığım adam terazinin sağ yanında
içerisi karanlık adamın kim olduğu bilinmiyordu.

Ben o vücudumu saran sıcaklığın acısına dayanamıyor acılar içerisinde
feryat ediyordum. Ne olduğunu bilmediğim beni saran o sıcaklık acısı
sanki o adamları yaktıkları cehennemin sıcağına benziyordu.

Ne olduğunu anlamadığım sıcaklığına dayanamıyor yandım diye feryat
ediyordum. İşin bir tarafıda ben bunları rüyada yaşarken ben o acı
feryadı yatağımda gerçekten yapıyor yatağımda çığlık koparıyormuşum.
Hanım çığlığıma yataktan fırlamış beni uyandırmak istemiş ne yapmışsa
uyandıramamış.

.Sonra çocuklar yataklarından kalkıp anne babamıza ne oldu diye korkup
ağlamaya başlamışlar. Ben ise dayanılmaz acılar içinde acayip sesler
çıkararak feryada devam ediyormuşum.

Hanım kocama ne oldu diye ağlamaya başlamış. Benim dayanılmaz
çığlıklarımı duyan komşular eve akın etmeye başlamışlar, hemen doktora
götürelim demişler, şaşkınlık içinde hanımı ve çocukları yatıştırmaya
çalışıyormuşlar, bir yandan da beni uyandırmaya çalışıyormuşlar.

Hanım bakmış ki ben yatağın içinde sıcaktan yanıyorum, komşulara
kocamı kurtarın kocamı sıcak basmış yanıyor, ondan uyanamıyor diyormuş
gelen herkesten yardım istiyormuş, komşular bu adama ne oldu ateşler
içinde yanıyor uyandırıp kurtaralım diyormuşlar.

Bir yandan da üzerime su döküyormuşlar. Suyun bile benim yanmama
hiçbir tesiri olmuyormuş, bütün çabaları boşa geçiyormuş, şaşkına
dönmüşler. Komşular beni kurtarmak için yatağımdan kaldırmaya
uğraşıyormuşlar bir türlü yatağımdan kaldıramıyormuşlar ne oldu bu
adama bu adam ölüyor demişler.

Sonra o 2- melek “Nekir ve Münker” O üzerimden o acısına dayanılmaz
sıcaklığı yavaş yavaş alıp onu vücudumdan geri çektiler. Onlarda
dayanılması imkânsız sıcaklıklardı buharı bütün vücudumu kaplıyor
yakıyordu, o sıcaklığı benim vücudumdan aldıktan sonra bir daha

 “terazide az üzüm satacak mısın diye bana sordular”

Ben ise bunca acıdan sonra daha satmam dedim. Sonra bana haydi çık git
dünyaya ben ise o çektiğim acıların feryadını vücudumdan aldıkları
halde feryada devam ediyor dayanılmaz çığlık koparıyordum ve yavaş
yavaş uyanmaya başladım.

 Birde ne göreyim yatağım sular içinde öyle bunalım içindeyim ki
gözlerim yarım açılıyordu.

Ölümden dönmüş gibi, yavaştan kendime gelir gibi oluyordum evde de
çığlık sesleri başımda kalabalık insanlar ve hanımımın hıçkırıkları ne
olur kocamı kurtarın kocama bir şeyler oluyor diye hanımımın sesini
duyuyor bir türlü kendime gelip toparlanamıyordum.

Sonra hanımım yanıma gelip sana ne oluyor evi kalabalık insan
toplandı, feryadını duyan eve geldi hanımımın sözlerini duyuyor cevap
vermeye mecalim gelmiyordu. Kendimi ölmüş öbür dünyada görüyordum. Bir
yandan da kalabalığı görürken bir anlam veremiyor kan ter içinde
onların yüzüne bakıyor konuşamıyordum komşular toplanıp beni kendime
getirmek için zorla yataktan dışarı çıkardılar.

Sana ne oldu böyle ölmüş gibi duruyorsun onların yataktan
kaldırmasıyla, birde ne görsünler başımdan aşağı ter su gibi boşanıyor
benim halime şaşıran komşular senin vücudundaki siyahlıklar ne böyle
sen genç bir adamdın nasıl oldu bir gecede birden ihtiyarladın..

 Yüzün kırışmış, saçların bembeyaz olmuş onların öyle demesiyle, biraz
daha kendime geldim,

Bana ayna verdiler aynaya baktım doğru çıktı. Ben saçları simsiyah
olan 25- yaşında bir adamdım şimdi 90- yaşında görünüyorum bütün
saçlarım bembeyaz olmuş siyah bir tüy bile kalmamıştı.

Yüzüm kırışmış adeta çökmüşüm yaşlanmıştım evdeki insanları görünce
ölmediğimi dünyaya geri gönderildiğimi anladım ve kendimi toparlayarak
hanımıma ve çocuklarıma baktım.

Hanımım çocuklar ve eve gelen o insanlarda şaşkındı. Bende onların
şaşkınlıklarını gidermek için başımdan geçen olayları anlattım.

Şu an ismimi vermiyorum kendimi gizliyor hüzünlü acı içinde hayatımı
sürdürüyor her işimde kılı 40-yarıp ölçüde tartıda çok çok dikkat
ediyorum beni görmek isteyenler gelsin görsünler

7- senedir yaşıyorum 7- senedir o acıları ben yine yaşıyorum. Ben üzüm
satıcısıydım üzüm satarken eksik tartıyordum.

Şu anda yüzümün ve vücudumun çoğu yerinde simsiyah yanıklar var. Ben
bu rüyamı sizlerle ibret olsun diye paylaşıyorum.

Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed