Bismillahirrahmanirrahim

Bizleri Müslüman olarak yaratan, peygamber ve sahabe sevgisiyle donatan, Mevla Tealaya sonsuz hamd olsun. Âşıkların gözyaşları adedince, denizlerin damlaları adedinde, Salât ve selam Hz.Muhammed (s.a.v.) ‘e âline olsun.

Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed

Değerli okurlarım! Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim, melek Hz. Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Hz. Muhammed (sav)’e vahiy yoluyla indirilmiş, Mushaflarda yazılmış, tevatürle nakledilmiş, okunması ibadet olan Allahu Teala’nın kelamıdır.

 Kur’an-ı.Kerim’in muhatabı bütün insanlar, gayesi de, insanların dünya ve ahiret saadetini sağlamaktır. Bu gayeye ulaşabilmemiz için, Kur’an-ı Kerimi okumamız, anlamamız, emir ve yasaklarına uymamız gerekir. 
                                     
“Bu Kuran, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır”.  (Sad suresi. 29)

“Bu Kuran da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin”. (Enam Suresi. 155)

Kur’an-ı.Kerimi okumaktan maksat, onu anlamak, anlamaktan maksat da, onun hükümleriyle amel etmek ve onun gösterdiği yoldan yürümektir.
 
Mehmet Akif şiirinde şöyle diyor:

"Lafzı muhkem, yalnız anlaşılan Kuran ın;
 Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz mananın 
Ya açar Nazm-i Celil in bakarız yaprağına;
 Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına, 
İnmemiştir hele Kuran, bunu hakkiyle bilin;
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için". 

Kuranı okumalı, düşünmeli, Kuran üzerinde kafa yormalıyız. Kuranı Kerimi dost edinmeli, onunla arkadaş olmalıyız. Ayeti kerimede,

Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifa ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an ) geldi.  (Yunus Suresi. 57)
 
Bu ayet-i kerimede Kur’an-ı Kerimin dört özelliği belirtilmektedir. Bunlar; Rabbimizden bir öğüt, kalplere bir şifa, inananlar için bir rehber ve herkes için rahmet olan bir kitap…

Efendimizin en büyük mucizesi Kur’andır. Peygamberimiz kalpleri onunla fethetti, gönülleri onunla nurlandırdı, insanlığı onunla hidayete ulaştırdı.

Kur’an-ı Kerimde Rabbimizin muhatabı biz insanlardır. Allah, bize değer vermiş ve bize seslenmiştir. Kuran’a kulak verenler Allah’ın samimi kullarıdır. Onu okumak, dinlemek, onunla amel etmek başlı başına bir ibadettir. Onun için namazlarımızda Kur’an okuyoruz.

 
Namazda Kur’an okumak namazın farzlarındandır. Namazımızın geçerli olacak kadar Kur’an ezberlemek, Kur’an’ı doğru okumak her müslümana farz-ı ayındır.
 
… Kur’anı’ı ezberlemek, onu öğretmek ise, farzı kifayedir
“Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler”. (Fatır Suresi.29)

“Andolsun biz, Kur’anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?"  (Kamer Suresi. 22-32-40)

Kur’an-ı kerimi yaratan ile yaratılan, Allahu Teala ile insan arasında bir köprüdür. Bir tanışma ve anlaşma aracıdır. Kur’an’ın deyimiyle tutunduklarında insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaracak. Ve tutunanların birlik ve beraberliğini sağlayacak ve doğruya götürecek olan bir iptir. O öyle bir iptir ki, hiçbir zaman kopmaz.

Kur’an-ı Kerim, düşünemeyen hayvanlara değil, düşünebilecek ve doğru yolu bulabilecek özelliklerde yaratılmış olan insanlara gönderilmiş olan ilahi bir kitaptır. Göndereni Rabbimiz, gönderildiği adresi ise insanlardır.

Kur’an öğüttür ve büyük bir haberdir. Bu kitapta öğüt almak için her örnekten anlatılmış, öğüt alınabilmesi için ayetleri geniş geniş açıklanmıştır. Doğrusu aklı başında olan aklıselim sahipleri öğüt alırlar.

Kur’an-ı Kerim bir öğüttür, artık dileyen Rabbine giden yolu tutar dileyen de delaleti ve sapıklığı,,Çünkü Allah insana iki yolu göstermiştir.

Efendimizin bu konuda en meşhur hadis-i şerifi şöyledir:
“Sizin en hayırlınız, Kur’an-ı Kerimi öğrenen ve öğretendir”. (Buhari.)

Hz.Ali Efendimizin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte Peygamber (sav) şöyle buyuruyor:
Kim Kur’an-ı Kerimi okuyup ezberler, onun helal kıldığını helal kabul eder ve haramını da haram sayarsa, bu sebeple Allah onu cennete koyar ve hepsi de cehennemlik olan yakınlarından on kişiye şefaat yetkisi verir”. (İbni Mace, Tirmizi) . (Et.Terğib ve Terhib 3/278)

Görüldüğü üzere Kur’anı okuyup ezberleyen ve onunla amel eden kişinin, kendisi cennete gireceği gibi, cehennemlik olan on yakınına da şefaat edecek ve onları cennete götürecektir.

Ebu Zer (r.a) diyor ki;  “ Ya Resulellah, bana öğüt ver ,” dedim.  Allah’a karşı gelmekten sakın, çünkü o, her işin başıdır” buyurdu. Ben:

“Ya Resulellah, bana daha ne tavsiye edersin” dedim.  “Kur’an-ı Kerim’i okumaya devam et. Çünkü o senin için dünya nurdur yolunu aydınlatır. Kıyamette de sana faydası do
kunur” buyurdu. (Et.Terğib ve Terhib 3/266) 

Yine Ebu Zer (ra), Efendimizin kendisine şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.  "Ey Ebu Zer ! Gidip Allah ‘ın kitabı Kur’an’dan bir ayet öğrenmen, senin için yüz rekat namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Ve kendisiyle amel edilsin veya edilmesin ilimden bir mesele öğrenmen, bin rekat nafile namaz kılmandan daha hayırlıdır.” İbni Mace.  (Et.Terğib ve Terhib 3/279)
 
Bir ayet öğrenmek, bin rekat namaz kılmaktan daha hayırlıdır.
Kur’an-ı Kerimi okuyan ve onunla amel eden kişinin anne babasının başına taç giydirilecektir.  Bu konuda Efendimiz (sav) şöyle buyurdu:
Kim Kuran-ı Kerimi okur ve onunla amel ederse, kıyamet gününde ana ve babasına, güneşin ışığı gibi parlak, nurdan bir taç ve eşi olmayan iki hülle  giydirilir” Bunun üzerine onlar: “ Bu ne sebeple size  giydirildi?” denince :
“Çocuğumuzun Kur’an okuması sebebiyle” diye cevap verilir. (Et.Terğib ve Terhib 3/277)

Başka bir Hadiste ise: ”Kulları Allah’a en fazla yaklaştıran şey, Onun kelamı Kur’an-ı Kerimdir” buyrulmaktadır. (Terğib ve Terhib.3/272)

Ebu Said (ra) dan: Peygamber (sav) Efendimiz kutsi hadisinde Allah (cc) ın şöyle buyurduğunu söylüyor:
Allah ‘ın kelamının diğer sözlere üstünlüğü, Allah’ın yarattıkları mahlûkata olan üstünlüğü gibidir.” (Terğib ve Terhib.3/264)

İnsanlık ne zaman Kurana yönelmiş ve onu rehber edinmişse, en ileri medeniyetlere sahip olmuştur.  Tarih bunun örnekleriyle doludur.
 Kişiliğimizi, seciyemizi onunla inşa etmeliyiz. Kur’anı hep gündemimizin en başında tutmalıyız:

Kur’anı-ı Kerim şefaatçıdır ve Onun şefaatı kabul edilir.
Bu konuda Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmaktadır: Hz.Cabir (ra)’dan:
 “Kur’an-ı Kerim şefaat eder, şefaatı kabul edilir. Savunucudur, savunması kabul edilir. Kim onu önünde tutarsa, kendisini cennete sevk eder. Kim de onu arkasına iterse, kendisini cehenneme sevk eder.” (Terğib ve Terhib.3/267)
Kur’n-ı Kerimi önünde tut, onun emirlerine uy, onu yaşa, o da seni cennete götürsün. Onun hükümlerine ve emirlerine sağır ve kör olma, onu arkana atma, tutma.. Eğer böyle yaparsan o da seni cehenneme sevk eder, ateşe atar.
 
Efendimiz şöyle buyurmaktadır:  “ Kur’an’ı Kerim’i okuyunuz. Çünkü o kıyamet gününde okuyucularına şefaatçi olarak gelecektir”.  (Terğib ve Terhib.3/267

Abdullah bin Amir (ra) Resulüllah (sav) in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
 “Oruç ve Kur’an kıyamet gününde kula şefaat ederler. Oruç: “ Ya Rabbi! Ben onu gündüz yeme ve içmesinden alıkoydum. Ona şefaat etmeme müsaade buyur “ der. Kur’an-ı Kerim de: “ Rabbim! Gece uykusundan onu alıkoydum. Ona şefaat etmeme izin ver” der. Böylece bu ikisine de şefaat hakkı verilir ve şefaat ederler:”  (Terğib ve Terhib.3/273)
 
Kur’an –ı Kerim okuyan mü’min ile Kur’an-ı Kerim okumayan mü’min farkını anlatan şu Hadis-i Şerifi de Peygamber (sav) Efendimizden Ebu Musa el_Eş’ari ( ra) rivayet ediyor:  “Kur’an okuyan mü’min, kokusu hoş ve tadı güzel portakal gibidir. Kur’an okumayan mü’min de tadı güzel olup kokusu olmayan kuru hurma gibidir.” (Terğib ve Terhib.3/273)
   
İbni Ömer (ra): Resulullah (sav) in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“ İki kimseye gıpta edilir. Birisi, Allah’ın kendisine Kur’an ilmi verdiği kimsedir ki, gece gündüz onunla meşgul olur. Diğeri de, Allah ‘ın kendisine mal verdiği kimse olup gece gündüz o malı Allah yolunda sarf eder:” (Buhari ve Müslim)   (Terğib ve Terhib.3/270)

Hayatımız Kur’an ile bir anlam kazanır. Dünya ve ahiret saadetine ancak  kur’an ile ulaşabiliriz. Peygamberimiz veda hutbesinde:

Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sıkı sıkıya sarılırsanız hiçbir zaman yolunuzu şaşırmayacaksınız. Bunlar; Kur’an ve sünnetimdir” buyurmaktadır.

Kur’an-ı Kerim Yüce Allah‘ın ziyafet sofrasıdır.
 
Bu konuda Abdullah ibni Mesud (ra), Hz.Peygamber (sav) ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.

Bu Kur’an Allah’ın ziyafet sofrasıdır. Yiyebildiğiniz kadar onun nimetlerinden yiyiniz. Şüphesiz ki bu Kur’an, Allah’ın ipidir, apaçık nurdur ve faydalı şifadır. Kur’an kendisine sarılanın koruyucusu, kendisine uyanların kurtarıcısıdır. Kur’an’a uyan doğru yoldan sapmaz ki, kınansın. Eğrilmez ki, doğrultulsun. Kur’an’ın bambaşka üstünlüğü kaybolmaz, çok okumakla eskimez. Onu okuyunuz. Çünkü Allah onun okunmasının her harfine on ecir verir. Dikkat edin elif, lam, mim bir harftir demiyorum. Fakat elif tek başına bir harftir, mim bir harf ve lam da bir harftir.”    (Terğib ve Terhib.3/276)
Peygamber (sav) Ebu Hureyre (ra) rivayet etmektedir:


Her hangi bir topluluk Allah‘ın evlerinden birinde toplanır, K.kerimi okurlar ve aralarında müzakere ederlerse mutlaka üzerlerine kalp huzuru iner, Allah’ın rahmeti kendilerini kaplar, melekler kendilerini kuşatır ve Allah da onları kendi katındakiler içerisinde anar”. (Müslim; Ebu Davut.)  
 
Rabbim Kur’an-ı Kerimin nurlu yolundan ayırmasın…
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed