بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın zerresi adedince, Salât ve selam bütün insanlığın Efendisi, Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline ve ashabına olsun.

Değerli okurlarım! İslam dininde Allahu Teala’ya imandan sonra ilk farz kılınan ibadet namazdır. İkinci vahiy ile Müddessir Suresi’nin ilk ayetlerinin indirilmesinden sonra Mekke-i Mükerreme’nin üst tarafında bir vadide Cebrail (a.s.) gelip Allah Resulü’ne (s.a.v.) gösterip öğretmek için abdest almış, peşinden Cebrail’den (a.s.) gördüğü şekilde Rasulullah (s.a.v.) abdest almıştır. Sonra Cebrail (a.s.) Peygamberimiz (s.a.v.) namaz kıldırmış ve namaz kılmayı öğretmiştir. Eve dönünce Resulü Ekrem (s.a.v.) abdest almayı ve namaz kılmayı hanımı Hz.. Hatice (r. Anha.) annemize öğretmiş, o da abdest almış ve ikisi de birlikte namaz kılmışlardır. (.İbn-i Hişam) 

Namaz, İslam’ın beş temelinden birisidir. İmandan sonra islamda ilk farz kılınan ibadet namazdır. Namaz, Kur'an-ı Kerim’de “doksandan” fazla ayette zikredilir. Önceki şeriatlarda beş vakit namaz yoktu. Ancak vakitleri belirsiz genel anlamda namaz vardı. Namaz, hicretten bir buçuk yıl kadar önce Mi'rac (İsrâ) gecesinde farz kılınmıştır. Enes Bin Malik’ten rivayete göre, “Kâinat’ın Sultanı (s.a.v.) İsra gecesi namaz 50 vakit olarak farz kılındı. Sonra azaltıldı ve beş vakite düşürüldü. Sonra şöyle seslenildi. Ey Muhammed şüphesiz bizim nezdimizdeki söz bir değişikliğe uğramaz. Senin için bu beş vakit namaz, 50 vakit namazın karşılığıdır” (Buhari Salât,) Her güzel amele on katı ecir verileceği şu ayetle sabittir. ”Kim bir iyilik yaparsa, ona bunun on katı ecir vardır” Enam Suresi,160) Beş vakit namaz farz kılınmadan önce, Efendimiz (s.a.v.) in ibadet şekli Allahu Teâlâ’nın yaratıklarını düşünmek ve onun yüceliğini tefekkür etmek şekline idi. Sabah ve akşam ikişer rekât namaz kıldığı da nakledilir. Daha önceki ümmetlerinde namaz ibadeti vardır. “Güzeller güzeli (s.a.v.)’in gözünün nuru, müminin miracıdır.” (Nesai,) “Namaz, dinin direği, her hayrın anahtarıdır.” ( Teber ani.) Namaz Allah (c.c.) yalvarıştır.Namaz, kulun Allah (c.c.) yaklaşmasıdır. Namaz, bir müslümanın günde defa Allah (c.c.) büyüklüğünü idrak etmesidir. Sad bin Muaz (r.a.) diyor ki, “hiçbir namaz kılmadım ki, o anda dünya işinden bir şey aklımdan geçti ise, hemen ondan vazgeçip, o namazı yeniden kıldım”. Dindar olmanın ve dinde olgunlaşmanın en açık ölçüsüde yine namazdır. Namaz kılmadan, dindar olmak ve dinde olgunlaşmak mümkün değildir. Namaz, baki olan Mevla Teâlâ ile fani olan insan arasında ilahi bir bağdır. Müslüman için, bu bağı koparmak kadar korkunç bir tehlike düşünülemez. Namaz, Allah’a yöneliştir. Namaz, kulun Allah’a yaklaşmasıdır. ”Kulun Allah’a en yakın olduğu an, secde halidirMüslim ) Güzeller güzeli (s.a.v.) hadisi şeriflerinde şöyle buyurur. ”Kulun, kıyamet gününde, hesaba ilk önce sorulacak olan ameli namazdır. Eğer namazı dürüst çıkarsa, felah bulmuş ve kazanmıştır. Eğer, namazı düzgün çıkmazsa kaybetmiştir. Farz namazları eksik çıktığında Allahu Teâlâ bakınız, kulumun nafile namazı varmıdır? Der. Farz namazından eksik olanlar, nafile namazlarla tamamlanır. Diğer amelleri bu şekilde muhasebe edilir.” (Tirmizi)Namaz her bakımdan insanın temizlenmesine vesiledir. Çünkü namaz kılacak kişinin bedeni, elbisesi ve namaz kılacağı yer tertemiz olacaktır. Namaz kılmak demek, kulun Allah (c.c.) huzuruna çıkması ve O’na dua ve niyazda bulunması demektir. Namaz, insanın kalbini aydınlatır ve yüksek duygularla duygulandırır. Aynı zamanda her çeşit kötülüklerden alı koyar. İki namaz arasında kirlenen ruhlar, ancak namaz ile tertemiz olur. Gönüller, ancak Allah (c.c.) anmakla sükûn bulur.Namazın, yirmi dört saatte ve değişik vakitlerde kılınması, bu vakitlerde işlenen günahlara kefaret olması içindir. Namaz insanın gafletten uyanmasını, yaşayışına düzen vermesini, geleceğinin muhasebesinin yapmasını ve içtimai terbiyesinin olgunlaşmasını sağlar. Namaz, insanın sabır ve metanetini artır. Güzeller güzeli (s.a.v.)’e en faziletli amel hangisidir diye sorulunca? “vaktinde kılınan namaz”buyurdular. Yine buyurdular ki, “Allahu Teâlâ kullarına şahadet kelimesinden sonra namazdan daha sevgili bir ibadet farz kılmamıştır.” Eğer namazdan daha sevgili, bir ibadet olsaydı, onu meleklere yaptırırdı. Hâlbuki melekler daima namazdadır Bir kısmı, rükû’da bir kısmı secdede, bir kısmı ayakta ve bir kısmıda oturmaktadır. Namaz, müminin kalbinde parlayan bir nurdur. Bu nur sayesinde mümin gaflette uyanarak hidayete ulaşır. Namazın şartlarına uygun doğru ve dürüst olarak ihlâs ve samimiyet kılınan namaz, kulun günahlarının bağışlanmasına sebep olur. Namaz insanı huzura kavuşturur ve kalbin kararmasını önler. Namaz, fakir ile zengini, amir ile memuru her seviyede ki insanı bir araya getirir. Makalemize başlık yaptığımız,  “Şeytan namaza uyandırınca”

İlgili kıssamız şöyledir. Hz. Muaviye (R.A.) bir sabah uyandığında Efendimiz (s.a.v.) mescidinde sabah namazının kılındığı vakit biraz geçmişti. Alelacele hazırlanıp mescide koşan Hz.Muaviye (r.a.) cemaati kaçırdığını görünce öyle bir“Ah” çekti ki, bu “ah”ı duyanlar, onun kalbine bir hançer saplandığını zannedip koştular. O gün üzüntüsünden hiçbir şey yiyip içmedi ve odasına kapanıp ağladı. Günler sonra yine erken uyanamadığı ve cemaati kaçırmak üzere olduğu bir sabah birisi odasının kapısını hızlı hızlı çalıp ona seslendi:  “Hey Muaviye! Kalk, cemaatı kaçıracaksın. Hz.Muaviye (r.a.) korkuyla uyandı, kapıyı açtı. Kapıdaki tanımadığı kimseye bu iyiliği için teşekkür ettikten sonra kim olduğunu sordu.

O, “Ben şeytanım!” cevabını verdi. “Bildiğim kadarıyla şeytan, insanları alıkoymak için uyutur. Senin beni namaza uyandırman çok garip” dedi. İblis,“Evet, şaşırma! Seni cemaate yetiş diye uyandırdım.  Çünkü geçenki gibi yetişmeyip ah çekseydin, o denli ah edişin 100 namaz yerine geçerdi. Namaz nerede kalırdı, o niyazın tesiri nerede.”  (Mevlana)                                                                                                                                       

Mevla Teala namazını vaktinde kılan müminlerden eylesin