Bismillahirrahmanirrahim

SEVGİLİNİN SÜTANNELERİ

Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın zerresi adedince, Salât ve selam bütün insanlığın Efendisi, Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline ve ashabına olsun.

 “Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed”

Değerli okurlarım! Kâinat’ın en güzeli (s.a.v.) dünyaya teşrif ettikten sonra üç gün kadar annesi Hz. Âmine Hatun  emzirdi. Sonra da Ebû Leheb’in cariyesi Süveybe bir müddet emzirdi.

O zaman Mekke halkının çocuklarını bir sütannesine vermeleri âdetti. Mekke’nin havası çok sıcak olduğundan, çocukları havası iyi, suyu tatlı olan civar yerlerdeki yaylalara gönderirler, çocuklar bir müddet oralarda, verildikleri sütannelerinin yanında kalırdı.

Her sene bu maksatla Mekke’ye birçok sütanaları gelir, birer çocuk alıp giderlerdi. Çocukları büyütüp teslim edince de çok ücret ve hediyeler alırlardı.

Peygamberimizin (s.a.v.) doğduğu sene de yaylalarda yaşayan Benî Sa’d kabilesinden birçok sütanalar Mekke’ye geldi.

Her biri emzirmek üzere birer çocuk almıştı. Benî Sa’d kabilesi Mekke civarındaki kabileler arasında şerefte, cömertlikte, mertlik ve tevâzuda ve Arapçayı düzgün konuşmakta meşhurdu. Kureyş kabilesinin ileri gelenleri çocuklarını daha çok bu kabileye vermek isterlerdi. O sene Beni Sa’d kabilesinin yurdunda şiddetli bir kuraklık ve kıtlık olmuştu.

Bu sebeple ücretle çocuk emzirip sıkıntılarını gidermek üzere her senekinden daha çok sütannesi Mekke’ye gelmişti. Bilhassa zengin ailelerin çocuklarını alıyorlardı. Gelen kadınların her biri birer çocuk almışlardı.

 Peygamberimiz (s.a.v.) yetim olduğu için fazla ücret alamama düşüncesiyle, ona talip olan çıkmamıştı. Gelen kadınlar içinde iffeti, temizliği, hilmi (yumuşaklık), hayası ve güzel ahlakıyla tanınmış Halime hatun adında bir kadın vardı.

 Binek hayvanları zayıf olduğu için diğerlerinden daha sonra Mekke’ye ulaşmışlardı. Kocası ile Mekke’de dolaşarak zengin ailelerin çocuklarının alınmış olduğunu görünce eli boş dönmemek için bir çocuk arıyorlardı.

Nihayet görünüşü ile hürmet celbeden ve siması çok sevimli olan bir zat ile karşılaştılar, Bu zat Peygamberimizin dedesi

Abdülmuttalib idi. Onunla torununu almak üzere anlaştılar; 

“Abdülmuttalib” Halime hatunu Hz. Âmine’nin evine götürdü. Halime hatun şöyle anlatır:

“Çocuğun başucuna vardığımda yünden beyaz bir kundağa sarılı, yeşil ipekten bir örtünün üstünde mışıl mışıl uyuyordu”.

Etrafa misk kokusu yayılıyordu. Hayret içinde kalıp bir anda ona öylesine ısındım ki, uyandırmaya bile gönlüm râzı olmadı. Elimi göğsüne koydum, uyandı ve bana bakıp öyle bir tebessüm etti ki, kendimden geçtim. Annesi böylesine güzel ve mübarek çocuğu bana vermez korkusuyla derhal yüzünü örtüp kucağıma aldım.

Sağ mememi verdim emmeğe başladı. Sol mememi verdim emmedi. Abdülmuttalib, bana dedi ki: Sana müjdeler olsun ki, hanımlar içinde senin gibi nimete kavuşan olmadı.

Âmine hatun da bana çocuğunu verdikten sonra; Ey Halime, üç gün evvel bir nida işittim ki,

“Senin oğluna süt verecek kadın Beni Sa’d kabilesinden Ebî Zeybe soyundandır..diyordu. Ben de dedim ki; Ben, Benî Sa’d kabilesindenim ve babamın künyesi Ebî Zeybe’dir.

Âmine hatun bana daha nice vak’aları anlattı ve vasiyette bulundu. Ben de Mekke’ye gelmeden önce bir rüya görmüştüm.

 Rüyamda bana, Ey Halime, Mekke’ye var, orada çok faydalanırsın. Sana bir nur, arkadaş olur. Bu rüyayı henüz kimseye anlatma, gizle! Denildi.

Mekke’ye gelirken de sağımdan solumdan sesler duyardım ve bana gaipten Sana müjdeler olsun ey Halime, o parlak nuru emzirmek sana nasip olacak diye seslenildi

Halime hatun şahit olduğu daha nice hadiseleri anlatmıştır.

Hâlime hatun der ki: Muhammed’i (s.a.v.) alıp Hz. Âmine’nin evinden ayrıldım. Kocamın yanına gelince kocam onun yüzüne bakıp kendinden geçti:

 “Ey Halime bu güne kadar böyle güzel yüz görmedim” dedi.

Onu yanımıza alır almaz kavuştuğumuz bereketleri görünce de, Ey Halime bilmiş ol ki, sen çok mübarek bir çocuk almışsın dedi.
Halime de Vallahi, ben de zaten böyle dilerdim dedi. Halime hatun, kocam ile birlikte Muhammed (.s.a.v.) büyütmek üzere Mekke’den alıp yola çıktıkları andan itibaren onun bereketine kavuşmaya başladılar.

Çelimsiz ve hızlı gidemeyen merkepleri öylesine hızlı yürüyordu ki, beraber geldikleri kafile onlardan önce yola çıkıp çok uzaklaşmış olmasına rağmen kafileye yetişip onları geçip gitmişti.

” Benî Sa’d yurduna vardıktan sonra görülmemiş bir bolluğa ve berekete kavuştular.” Sütü az olan hayvanları bol bol süt veriyor. Bunu gören komşuları hayret edip, bunun emzirmek için aldıkları çocuk sebebiyle olduğunu açıkça anlamışlardı.

Kuraklık sebebiyle çok sıkıntıya düşünce yağmur duasına çıktılar. Onu yanlarında götürüp duâ ederek onun hürmetine bol yağmura ve berekete kavuştular.

Peygamberimiz (s.a.v.) sütannesi Halime hatunun sağ memesini emer, sol memesini emmezdi. Onu da sütkardeşi emerdi.

Fahri Kâinat’ın Efendimiz (.s.a.v.)

2- aylık iken emekledi.

3-Üç aylık olunca ayakta durdu,

4- aylık iken duvara tutunarak yürürdü.

5- aylık iken yürüdü,

6- aylık iken çabuk yürümeye başladı.

7- aylık iken her tarafa gider oldu.

8- aylık iken anlaşılacak şekilde konuşmaya başladı.

9- aylık iken gayet açık konuşmaya başladı.

10- aylık iken ok atmaya başladı.

Halime hatun şöyle anlatmıştır: İlk konuşmaya başladığında “Lâ ilâhe illallahü vallahü ekber. Velhamdülillahi rabbil âlemin” dedi.

O günden sonra “Bismillah” demeden hiç bir şeye elini uzatmazdı. Sol eliyle bir şey tutmazdı. Gece gündüz belli zamanlarda bevl ederdi. Yürümeye başladığında çocukların oynadıkları yerden uzak dururdu ve onlara “Biz, bunun için yaratılmadık” derdi. Her gün O’nu güneş ışığı gibi bir nûr kaplar ve yine açılırdı.

İki yaşına girdiğinde gelişmiş gösterişli bir çocuk olmuştu. Üzerinde beyaz bir bulut daima onunla birlikte hareket eder, onu gölgelerdi. Bir gün Halime hatun farkında olmadan sütkardeşi Şeyma ile öğlenin yakıcı sıcağında kuzuların yanına gitmişti.

Halime hatun, onu yanında göremeyince hemen arayıp buldu. Şeyma’ya niçin sıcakta dışarı çıktınız? Dedi. Şeyma, anneciğim! Kardeşimin başı üzerinde bir bulut onu daima gölgeliyor, dedi. Sütkardeşleri ve hiç kimse ondan asla incinmemiştir.

Halime hatun şöyle anlatmıştır: Muhammed (s.a.v.) iki yaşına girince onu sütten kestim. Sonra Onu annesi Âmine hatuna vermek üzere kocamla Mekke’ye gittik. Fakat Onun öyle bereketlerine kavuştuk ki, ondan ayrılmak, mübarek yüzünü görmemek bize çok güç geliyordu.

Onun hallerini annesine anlattım. Âmine hatun,  “Benim oğlumun büyük şanı vardır” dedi. Ben: “Vallahi, bundan daha mübarek bir kimse görmedim.” dedim. Sonra, Âmine hatuna, birçok bahaneler söyleyerek biraz daha yanımızda kalmasını istedim. 

Nihayet biraz daha yanımızda kalması için izin aldım. Tekrar yanımıza alıp kabilemize döndük. Onun bereketiyle malımız mülkümüz ve şanımız arttı. Her işimizde nimetlere kavuştuk.                                            
Sevgilinin Sütanneleri:

1-Halime Hatun. 2-Dadısı Ümmü Eymen, 3- Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe.

Süveybe’den sütkardeşleri:

1-Amcası Hz. Hamza (.r.a.)

2-Hz. Ebu Seleme (r.a.)

3-Hz. Abdullah Bin Cahş (.r.a.)

Halime’den sütkardeşleri:

1-Abdullah, 2-Şeyma, 3-Üneys

Sevgilinin ilk ameliyat yapılması..

Bir gün sütkardeşi Abdullah ile evlerinin yakınında bulunan kuzuların arasına gitmişlerdi. Sütkardeşi koşarak eve gelip, “Beyaz elbiseli iki kişi, Kureyşli kardeşimi yere yatırıp karnını yardılar, ellerini karnına soktular!” dedi. Halime hatun ile kocası Hâris, hemen süratle koşup yanına geldiler. 

Baktılar ki, rengi değişmiş, semaya bakıyor ve tebessüm ediyor. Sana ne oldu yavrucuğum? Diye sorduklarında şöyle anlattı:

Yanıma beyaz elbiseli iki kişi geldi. Birinin elinde içi kar dolu bir tas vardı. Beni tutup, göğsümü yardılar. Kalbimi de çıkarıp yardılar, Göğsümü ve kalbimi o karla temizlediler ve kapatıp kayboldular, dedi. 

Peygamberimiz (s.a.v.) üç yaşında iken olan bu hadîseye “Şakk-ı sadır=göğsünün yarılması” denir. 

Bu husus Kur’ân-ı kerîmde inşirah sûresinin birinci âyetinde bildirilmektedir. Rabbibim sevgilinin nurlu yolundan ayırmasın şefaatina nail eylesin.

“Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed”