15 TEMMUZ VATAN SAVUNMASINDA “SAKARYA”

15 Temmuz akşamı hepimizin bildiği gibi Türkiye karanlık bir güne uyandırılmak istendi, gece yarısını bulmadan sosyal medyada Boğaz Köprüsünün kapatıldığı haberinin sesleri sosyal medya takip etmeyenlerinde kulaklarında yankılandı. Daha önce darbe görmüş olanlar bunun bir darbeye işaret olduğunu çoktan anladılar televizyonlarda da vak’anın yayılması çok sürmedi. O gece arkaplanda Amerika, Almanya, İngiltere gibi devletlerin ortak istihbarat teşkilatlarıyla birlikte sermaye patronlarının ortaklaşa düzenlediği bir olay yaşadık. Bu İhanetin ayrıntılarını birçok yazarımız anlatıyor, bu nedenle bu konuya çok fazla girmeyip 15 Temmuz akşamı ülkemizi işgal etmeye çalışan dış destekli fetullahçı terör örgütüne karşı Sakarya ve Hendek halkının rolünden bahsetmek istiyorum.  

15 Temmuz akşamından itibaren nöbetler bitene kadar gerek Adapazarı’nda gerek Hendek’de ki tüm demokrasi nöbetlerine katıldım. Özellikle Hendek’deki demokrasi nöbetlerinde gördüğüm, gözlemlediğim şeyleri kısaca anlatmak istiyorum.  Kalkışmanın ilk saatlerinde Cumhurbaşkanının halkı meydanlara çağrısını meydanlardan izleyen duyarlı bir hendek halkı vardı. AK Parti Hendek İlçe Başkanı Sn. Ali Kemal Sofu’nun ivedilikle Hendek halkını uyarması ve meydanlara toplaması ile başlayan demokrasi nöbetlerinde halkımızın özverisi takdire şayandı. Halkımız sabahlara kadar nöbette bekleyip iki üç saatlik uykuyla öbür gün işlerine gidiyordu. Uykusuzluk ve yorgunluktan bitkin düşmüş bu insanların işten çıkıp tekrar demokrasi nöbetlerine dönmek için dakika saydığına şahit oldum. Bu kararlılığı gördükten sonra Hendek ve ülkemiz adına gururlanmamak mümkün değil. Darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra bu nöbetlerde öyle bir şenlik öyle bir bayram havası vardı ki sanki, yeni bir kurtuluş savaşından zaferle çıkmış bir topluluğun içindeydim. İlk günden itibaren uluslararası sermaye odakları ve istihbarat teşkilatlarının ülkemizde oynadığı oyunları Sakarya ve Hendek halkı olarak bozmak milletimizin gözündeki bu kararlılık ve inançla mümkün hale geldi. Bu teşkilatlar ve sermaye odaklarının sandığımız, gözümüzde büyüttüğümüz kadar olmadıklarını, milletimizin birliği ve beraberliğiyle her türlü gücün mağlup edilebileceğini, o gün gerek Türkiye gerekse Sakarya olarak gördük.

Bu kararlılık sadece halkımızda değil aynı zamanda gerek siyaset gerekse mülki idare amirlerimizde de son derece netti. 15 Temmuz akşamı Hendek’de Sakarya Valisi Sayın Hüseyin Avni Coş ile bir düğündeydik. Sayın Valimizin düğünü acilen terk ettiğini gördüm. Bu acelenin nedenini daha sonra darbe kalkışması olduğunu öğrendiğimde anladım. Sayın Valimiz o gün Sakarya halkıyla birlikte, daha Başkomutan çağrı yapmadan  önce vücutlarını demokrasi için siper ettiler. 15 Temmuz akşamı Sakarya valiliğindeki olaylarda Sayın Valimiz Hüseyin Avni Coş' un kendi değimiyle Paralel İhanet Çetesi (PİÇ) Mensuplarına karşı ülkemiz, Milletimiz, Devletimiz ve Şehrimiz için verdiği savaşa tüm Türkiye şahit oldu. İşte bu halka böyle yöneticiler böyle temsilciler gerekli diye düşünmekten kendimi alamadım. Sakarya valiliğindeki halkımız ve amirlerimizin evde oturup olayların soğumasını beklemek yerine hayatlarını ortaya koyup Tıpkı diğer il ve ilçelerde olduğu gibi çete mensuplarıyla savaşması hepimizin tüylerini diken diken etti.  Aslına bakarsanız Sayın Valimizi ben şahsi olarak daha önce de tanıdım. Kendisinin bu ülkeye olan sevdasını bizzat gördüm ve hissettim.

Geçen sene bu günlerde kendisiyle bire bir röportaj gerçekleştirdik. Bu Röportaj da çok hoşuma giden bir bölümü aktarmak istiyorum. Sayın Valimize Sakarya halkına ne söylemek istersiniz diye sorduğum soruya şu cevabı verdi. " Teröre pirim vermemek ve tavır koymak bakımından Sakarya önemli bir yer. Teröre tavırlı olmakla doğu ve güneydoğudaki vatandaşlarımızı birbirinden ayırt etmemiz gerekir. Teröristler istiyor ki halkımızın belli bir etnik kökeni kendileri gibi telakki edilsin, bu etnik kökendeki insanlar toplumun büyük çoğunluğu tarafından dışlansın ve o insanlar kendilerine sığınsın istiyorlar. Öyle bir yanlışlığa izin ve pirim vermemek gerekir. Dolayısıyla 78 Milyonun bir ve kardeş olduğu bir Türkiye’yi inşa etmemiz gerekiyor." Bu cümlelerden çıkartmamız gereken birçok anlam var ama benim ilk dikkatimi çeken 15 Temmuz ihanet girişiminden sonra ülkemizde bir kardeşlik havasının esmesidir. Tıpkı Sayın Valimizin geçen sene terör olaylarının çok yoğun yaşandığı bir dönemde bunu vurguladığı gibi. Ülkemizde tek bir terör örgütü olmadığını hepimiz biliyoruz. Gerek pkk gerek deaş gerekte fetö. Bu üç örgütle birlikte Ülkemizin kuyusunu kazan müttefik gibi görünen düşmanlarımızın görmek istemeyeceği ortak şey 78 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti Milletinin hiçbir kışkırtmaya, hiçbir ayrıştırmaya kanmayarak birlik olmasıdır. Eğer ülkemiz 15 Temmuzdan itibaren bugüne kadar ki azmini(Valisiyle, Kaymakamıyla, Siyasetçisiyle, Askeriyle ve tabi ki Halkıyla) o birlik ve beraberlik havasını daim hale getirirse tüm samimiyetimle inanıyorum ki yeni bir şahlanış hiçte uzak görünmüyor.

                     Taha Halit ÖZ