Bismillahirrahmanirrahim

Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın zerresi
adedince, Salât ve selam bütün insanlığın Efendisi, Hz. Muhammed
(s.a.v.) ‘e âline ve ashabına olsun.

Allahümme salli ala Muhammed'in ve ala ali Muhammed kema salleyte ala
İbrahim ve ala ali İbrahim inneke hemidün mecid

Değerli okurlarım! Yüce dinimiz İslam! evlenip yuva kurmayı teşvik
etmiştir. Sadece teşvik etmekle kalmamış evliliği kolaylaştırıcı
tedbirler de almış, kimlerle evlenilip evlenilemeyeceğini açıklamış,
hangi özelliklere sahip bir eşle evlenildiğinde mutlu bir evlilik
hayatı yaşanabileceğine dikkatleri çekmiştir.

Evlilik sonrasında da eşlerin birbirlerine karşı hak ve
sorumluluklarını açıklayarak karı-kocanın evlilik hayatlarında mutlu
olmanın yollarını göstermiştir.

 1-Aile reisliğini adilane yapmak: Erkek, üstlendiği büyük
sorumluluğun bir karşılığı olmak üzere aile reisliği makamına oturur.
Çünkü o, bedenen daha kuvvetlidir ve aileyi idare etmek için daha
güçlüdür. Kadın, kutsal bir varlıktır İslam dininde ayrı bir yeri
vardır. Tıpkı gonca gibidir, çiçek gibidir, gül gibidir; gül, yakıcı
güneşe, rüzgâra ve kasırgaya dayanamadığı gibi kadın da, ağır ve
yıpratıcı sorumluluklara dayanamaz.

Allahu Teâlâ:Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor..

 “Erkekler kadınlar üzerine hâkimdirler, kadınların yöneticisi ve
koruyucusudurlar. O sebeple ki, Allah onlardan kimini bazı hususlarda,
kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcama
yapmakta, infak etmektedirler (Nisa, 34)

İslâm’da aile birliği kocanın hâkimiyetine dayandırılmıştır. Ayet-i
kerime, ailede erkeğin reisliğini esas kılmıştır. Ama bunu nafaka
temin etme sebebine bağlamıştır. Nafakanın temini itaati gerektiren
bir hukuk getirmektedir.

2- Diktatörlükten sakınmak: Erkek, her ne kadar ailenin reisi ise de,
gelişigüzel emir ve yasaklamada bulunmaktan sakınmalıdır; eşinin ve
çocuklarının görüşlerini dikkate almalı, hanımını ve çocuklarını
karşısına alarak onlarla sohbet etmeli, istişare yapmalı, bizim
âdetimiz töremiz diye islamda olmayan gelenek ve görenekleri eşine
uygulamamalı. Anne ve babamızın, çevremizin yaptığı yanlışları yapmak
zorunda değiliz..

Her şeyiyle bizlere en güzel örnek olan Kâinatın Efendisi (sav)
hanımlarıyla nasıl bir hayat yaşamış hanımlarıyla şakalaşmış, onları
sıkıntılı gördüğünde onları teselli etmiş, Hz. Aişe annemizle koşu
yarışı bile yapmış. İşte örnek ve ölçü budur. Ayrıca. Allah Rasülü
(sav) de, hanımlarıyla istişare yapardı ve ümmeti nede tavsiye
buyururdu.

Onlarla sohbet etmeli, onlara da ayrı bir zaman ayırmalı, çocuklarına
ve hanımına da o güveni ve sevgiyi vermeli, sevgisini de hanımına
şifai olarakta söylemeli, hanımı bilmeli ki, kocam beni her şeyden
fazla seviyor, sözlerimi ciddiye alıyor. Karşılıklı güven ortamı
oluşmalı.

Ayarıca: Bir gelin hanımın kaynanasına, kaynatasına elti ve
görümlerine hizmet etme, karşılarında el pençe divan durma gibi
zorunluluk yoktur. Koca böyle bir baskı yapma hakkı yoktur. Gelin
hanım o evde beyi için vardır.

Koca, ben ne dersem söz odur sen kimsin karşımda sen bir kadınsın,
gibi hanımının gururuyla oynamak, onu aşağılamak, bağırıp çağırmak,
yiğitlik değil, acizliktir. Hanımını hafife almak, ona asık suratla
bakmak, kaş çatmak, bakışlarıyla hareketleriyle, onu incitmek hakaret
etmek gibi, davranışlardan kaçınmak.

O ince ve nazik bir varlıktır. Kadın, erkeğe Mevla Teâlâ’nın kutsal
bir emanetidir, hanımını ailesinden alırken bir emanet olarak alır.
Hanımının her türlü ihtiyacını (yeme, içme, giyinme gibi) giderecek.
Hanımını, sadece cinsi tatmin için değil, bir hizmetçi, bir köle
değil, her şeyini onula paylaşabilmeği bir hayat arkadaşı, bir eş, bir
hanım olarak alınır. O’senin cennetinde olabilir, cehennemin de,
dinimizde emanet nasıl korunması gerekiyorsa öylece korunması lazım.

Evin idaresinde, onun fikrini sormalıdır. Kendini beğenmişlik ve
yersiz, baskılar, ailede diktatörlük düzeninin hâkim olmasına sebep
olur; sağlıklı aile ilişkilerine ve çocukların doğru biçimde
eğitilmesine zarar verir. Erkeğin ailede başarılı olması, ancak aile
fertlerinin gönüllerine taht kurmasıyla mümkündür.

3- Hanımıyla güzel geçinmek, onu himaye etmek ve onunla kaynaşmak.
Erkek, kadına son derece şefkatli ve iyi muamele yaparak ailenin huzur
ve geçimini sağlamalıdır. Eve geldiği zaman güler yüzle selâm verip
tatlı dil ile hal hatır sormalıdır.

Buraya bir nokta koyup. Asrı Saadete gidelim.Medine-i Münevverdeyiz.
Ashaptan bir zat hanımını şikâyet için Halife Hz. Ömer (r.a.) kapısına
gider.

İçerden yüksek sesle kadın Müminlerin Emiri Halife Hz. Ömer (r.a.)
kızıp bağırmaktadır. Bu zat dışardan içerde olanları dinler, şikâyet
etmeden geri dönüp giderken Hz. Ömer (r.a.) dışarı çıkar, arkadan
adama seslenir, bir derdinmi var diye. O zat durumu anlatır şikâyetten
vazgeçtiğini söyler.

Adaletiyle dünyayı titreten Hz. Ömer (r.a.) şöyle der. O benim
hanımım, hayat arkadaşım, acılarımı mutluluklarımı onunla
paylaşıyorum, nefsimi onunla teskin ediyorum, benim yemeğimi yapıyor,
çamaşırlarımı yıkıyor, çocuklarıma bakıyor evimin bekçiliğini yapıyor,
evde akşama kadar sabırsızlıkla yolumu bekliyor, beyim ne zaman
gelecek diye, Rabbimin bana olan bir emaneti, ben ona nasıl kızar
bağırırım bu haksızlık olurdiye Tepki gösterir.

Cenab-ı Hak şöyle buyurur:

“Onlarla yani hanımlarınızla iyi geçinin. Eğer kendilerinden
hoşlanmadınızsa, olabilir ki bir şey hoşunuza gitmez de, Allah Teâlâ
ondan birçok hayır takdir etmiş bulunur.” (Nisa,19)

Müslüman’ın her konuda uyması gereken Kâinat’ın Efendisi (sav)
hanımlarıyla istişare yapar, hanımlarına ayrı bir değer verir,
sözlerini dinler onlarla her şeylerini paylaşırdı. Her konuda bizlere
en güzel örnek olan Güzeller güzeli (sav) aile reisi olma noktasında
da en güzel örnek olmuştur.

Hiç şüphe yok ki bu “hane-i saadet” ve aile, yeryüzünde gelmiş geçmiş
ve gelecek hanelerin, kurulacak yuvaların en mesudu, en bahtiyarı ve
en bereketlisi idi. Bu hanede her zaman saadet kokardı. Maddi yönden
dünyanın en fakir hanesi idi. Aylar geçer, bu hanede ne ateş yanar, ne
de bir yemek kaynardı.

Hanımlarına düşen yer ise birer odacıktan ibaretti. O, peygamberliğin
ruhundaki muhabbete rağmen hanımlarını sever ve şakalaşırdı. Onlarla
kaynaşır, bütünleşir, onlara çok iyi davranır ve muhabbet ederdi.
Allah Rasulü’nün (sav) kadına verdiği değer ne o güne kadar görüldü,
ne de cihanda eşine rastlanamamıştır.

Hz. Aişe (ra) validemizle koşu yarışı bile yapardı. Kendini öldürmeye
çalışan müşrikleri bile affederdi. Hanımlarına çok merhametli, çok
nazik davranırdı. Hiçbirinden hesap sormaz, bir işi niçin yaptın veya
yapmadın diye kızmazdı. Bir dönemde dokuz hanımını hiç problem
çıkarmadan idare etmişti. İşte Nebiler serveri (sav) bu kadar ince,
hassas, narin bir aile reisi idi. Bütün hanımlarına karşı aynı sevgi,
aynı şefkat ve aynı adaletle hareket ederdi.

Rasulü Zişan (s.a.v.) bütün kadınlara karşı kibar ve ince davranıyor
ve böyle davranılmasını da herkese tavsiye ediyordu. Başkasına
söylediklerini de pratik olarak bizzat hanımlarında gösteriyordu.. Hz.
Aişe (r.anha) annemizden rivayet edilen bir hadiste “Allah Rasulü
(sav) evinde herhangi bir insan gibi davranırdı. Kendi elbisesini
yamar, ayakkabılarını tamir ederdi ve ev işlerinde hanımlarına
yardımda bulunurdu” (Buhari)

“Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlâkı en güzel olanıdır ve
sizin en hayırlınız da, hanımlarına karşı ahlâk bakımından hayırlı
olanınızdır.” (Tirmizî, Radâ: 11,)

İslam dini gelmeden önce cahiliye zamanında, kız çocukları diri diri
toprağa gömülürdü, kadının köle gibi çalıştırılır her türlü hakaret
reva görülür, miras hakkı şöyle dursun, insanda bile sayılmazdı. Bugün
de yine aynı, bazı yörelerimizde kadının hiçbir hakkı yok, kocasının
bir kölesi, gibi muamele görmektedir.

Büyük bir zat şöyle buyurmakta “karadenizde 40 haneli bir köyde 50
tane hafız vardır. Ancak, kadına miras hakkı tanımazlar.”

Hâlbuki İslâmiyet, erkeklerin eşlerine karşı hoşgörülü olmalarını,
kaba ve sert davranışlardan sakınmalarını istemiştir!! Kocanın
hanımına karşı hak ve görevlerini hadisler ışığında şöyle
sıralayabiliriz:

Bir kimse hanımına iyi davranmalı, onu kırmamalı, kaba davranışlardan
sakınmalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurur: “Sizin en
hayırlınız, hanımına karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de hanımıma
karşı sizin en hayırlı olanınızım. Kadınlara ancak kerim olanlar
ikram, kötü olanlar da ihanet eder.”( Aclûni, Keşfu’l-Hafa; ) buyurdu.

 “Bir mü’min erkek, bir mü’min kadına buğzetmesin! Çünkü onun bir
huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.” (Müslim, Rada': )

"Ey ümmetim! Kadınlara hayırla muamele etmenizi tavsiye ederim. Çünkü
onlar sizin emriniz altındadır. Fazla tahakküme hakkınız yoktur. Ancak
açıktan fuhuş irtikâb etmiş olsalar o zaman durum değişir. "
(Riyâzu'sSâlihîn,)

Koca, hanımına hanım da kocasına ilgi göstermeli, saadeti evlerinde
aramalıdırlar. Meşru olmayan yollara düşmemelidirler. İffet ve namus
konusunda titiz davranmalıdırlar: "Mümin erkeklere söyle, gözlerini
haramdan sakınsınlar ve ırzlarını zinadan korusunlar. " (Nûr Suresi,
30) ayeti bunu ifade eder.

"Yedi yaşındaki çocuğa namaz kılmayı öğretiniz. On yaşına
vardıklarında (kılmazlarsa) cezalandırınız." (Riyâzu's-Sâlihîn, I,
339)

Koca, kendi mal varlığı ve imkânlarına göre hanımının nafakasını
sağlayıp her türlü ihtiyacını gidermekle yükümlüdür. (Ebû Davud,
Nikâh, 41).

 Bu hususta cimrilik ettiği takdirde hanımı ilgili yöneticilere ve
yargı makamlarına başvurup durumunu anlatabileceği gibi kocasına
danışmadan malından harcama yapabilir. Koca, hanımına asla çirkinsin
dememeli, yaptığı işte sürekli kusurlar aramamalı (İbn Mâce, Nikâh, 3)

 Hanımını asla dövmemeli (Buharî, Nikâh, 93),

“Hanımını sürekli zan altında tutup onu gizlice takip etmeye
kalkışmamalıdır” (Müslim, İmâre, 56).

“Bir erkek hanımını döverse, kıyamette onun davacısı ben olurum” (Hz.
Muhammed (sav)

Ne mutlu karşılıklı sevgi, saygı, anlayış, hoşgörü ve tebessümle
birbirlerine bakan, şahsiyetli eşlere. Dünyada temeli atılan bu kutlu
yuvanın ahiret de devamına muvaffak olan bahtiyar ailelere. Selam ve
dua ile..

 Allahümme salli ala Muhammed'in ve ala ali Muhammed kema salleyte ala
İbrahim ve ala ali İbrahim inneke hemidün mecid