Kısaca yukarıdaki satırlarda önemini vurgulamaya çalıştığımız ilçemizde dikkat çekmek istediğimiz konu, 17 Ağustos 1999’da Gölcük merkezli büyük deprem felaketinin 21. Yıl dönümünde Hendek’teki manzara. Bir tür acı gerçeğimizle yüzleşmek adına bu haberimiz.

Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde, yani Türkiye’nin birinci derece deprem bölgesinde yer alan Sakarya ve civarı birinci derece deprem bölgesidir.

17 Ağustos’tan onlarca yıl önce de trajik sonuçları olan depremler yaşanmıştır.

Söz konusu depremlerin ilki 20 Haziran 1943’te meydana gelen Adapazarı-Hendek depremidir. 18.30 sularında ve 6,6 büyüklüğünde gerçekleşen deprem, Mercalli ölçeğine göre 9 şiddetinde hissedilmiştir. Yer sarsıntısı, birinci derece deprem bölgesinin neredeyse tamamında hissedilmekle birlikte merkez üssü Adapazarı olduğu için asıl yıkım Adapazarı ve Hendek’te yaşanmıştır. Adapazarı’nın üçte ikisinin yıkılmasına neden olan deprem; 346 kişinin ölümü, çok sayıda kişinin yaralanması, elektrik ağının çökmesi ve birçok vatandaşın evsiz kalmasıyla sonuçlanmıştır. Bunun üzerine Ankara, Bolu, Eskişehir, İzmit ve İstanbul gibi illerden bölgeye sağlık ekipleri ile yardım malzemeleri sevk edilmiş, Kızılay Cemiyeti de Adapazarı’na ekiplerini göndermek suretiyle sürece dâhil olmuştur. Yardımlar sadece kurumsal düzeyde kalmamış, siviller tarafından birtakım yardım kampanyaları da düzenlenmiştir. Savaşın olumsuz etkilerinin büyük oranda hissedildiği, Milli Korunma Kanunu’nun yürürlükte olduğu, karaborsacılığın başı çektiği ve toplumun yaşam standardının kötüleştiği bir ortamda meydana gelen depremden sonra Anadolu insanının Adapazarı ve Hendek için yardım kampanyalarına elinden geldiği oranda destek olması dikkate değerdir. Çünkü İkinci Dünya Savaşı’nın gündemi belirlediği bir dönemde meydana gelen deprem, bütün dikkatleri Adapazarı’na çevirmiş ve ulusal basında geniş yankı uyandırmanın yanı sıra, TBMM’nin de ana konularından birini oluşturmuştur.

hendek imamhatip lisesi güçlendirme çalışması<

Gelelim günümüze…

Hendek faylarla çevrelenmiş bir yerkabuğunun üzerinde yaşıyor.

Ve ne acıdır ki, 17 Ağustıs 1999’da 18 bini aşkın insanımız çok katlı ve mimarlık hizmetinden yoksun, yani bilimsel veriler ışığında inşa edilmemiş beton yığınlarının altında kalarak can verdi. Binlercesi de her anlamda sakat kaldı, hayata tutunmaya çalışıyor.

hendek imamhatip lisesi güçlendirme çalışması

Tüm bu gerçeklere rağmen bugün hala Hendek ve çevresinde yatay mimari yerine çok katlı beton yapıların inşaatı artarak sürüyor.

Oysa 17 Ağustos 1999’da yıkılmayan ama ciddi hasar gören binalar kaldı geride. Bazıları yıkıldı, çoğu ise güçlendirme adı altında ayakta tutuluyor. Orta hasarlı olarak kayda geçmiş okulların bir bölümü acilen yıkılmıştı, bazıları da bir süre daha ayakta kalabilecek hale getirilip sözde güçlendirme çalışması sonrası eğitim öğretime açılmıştı.

Bugün görüyoruz ki, büyük yıkım ve can kaybına yolaçan 17 Ağustos depreminin üstünden geçen 21 yılda hiçbir şey değişmemiş durumda. 

İlçemizin güzide okulları güçlendirme çalışmalarıyla eğitim öğretime kazandırılırken, bazıları yerle bir edildi. Yenisi yapılmadı. O okullardan birisi de Hendek Endüstri Meslek Lisesiydi. 17 Ağustos sonrası eğitim öğretime kapatılarak, çadırda eğitim verilmişti. Aynı dönemin okullarından olan Hendek İmam Hatip Lisesi’nde ise eğitime devam edildi. Yüzlerce öğrenci yetiştirildi, hayata kazandırıldı. 

Bugünlerde 3 katlı okulda güçlendirme çalışmaları gerçekleştiriliyor, 2020-2021 eğitim öğretim dönemine depreme dayanıklı hale getirilmeye çalışılıyor.

Görünen o ki, Hendek’te 17 Ağustos 1999 sonrası yükselen çok katlı binalarla bir sonraki depreme “çok hazırlıklı” yakalanacağız!

Yatay mimaride parmakla gösterilen Sakarya'yı sollayan Hendek maalesef çok katlı bina yapımında koşar adımlarla ilerleyen “örnek ilçe” oluyor.