Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Hamt Alla hu Teâlâ’ya mahsus, binlerce salat ve selam, iki cihanın
efendisi Hz. Muhammed (sav)’ aline ve ashabına olsun.

Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed

Değerli okurlarım! Allahü Teâlâ, sevgili habıbı (sav) verdiği
iyilikleri, ihsanları sayarak, O’nun Mübarek kalbini okşarken,
kendisine güzel huylar verdiğini de saymakta, “Sen güzel huylu olarak
yaratıldın” buyurmaktadır.

Âyet-i kerimede “Sen huluk-ı azim üzeresin” buyuruldu. Huluk-ı azim
demek, Allahü Teâlâ ile sır, gizli şeyleri bulunmak, insanlar ile de
güzel huylu olmak demektir. Çok kimselerin İslâm dinine girmesine,
sevgilinin (sav) güzel ahlâkı sebep oldu.

Sözleri gayet tatlı olup gönülleri alır, ruhları cezb ederdi. Aklı o
kadar çoktu ki, Arabistan yarımadasında, sert, inatçı insanlar
arasında gelip, çok güzel idare ederek ve cefalarına sabrederek,
onları yumuşaklığa ve itaate getirdi.

Çoğu dinlerini bırakıp Müslüman oldu ve dîn-i İslâm yolunda babalarına
ve oğullarına karşı harp etti. Onun uğrunda mallarını, yurtlarını fedâ
edip, kanlarını akıtdı. Hâlbuki böyle şeylere alışık değildiler. Güzel
huyu, yumuşaklığı, afvı, sabrı, ihsanı, ikramı, o kadar çoktu ki,
herkesi hayran bırakırdı. Görenler ve işitenler seve seve Müslüman
olurdu.

Hiçbir hareketinde, hiçbir işinde, hiçbir sözünde, hiçbir zaman,
hiçbir çirkinlik, hiçbir kusur görülmemiştir. Kendisi için kimseye
gücenmediği hâlde, din düşmanlarına, dîne dil ve el uzatanlara karşı
sert ve şiddetli idi. Onun bin mucizesi göründü, dost düşman herkes de
bunu söyledi. Bu kadar mucizelerinin en kıymetlisi, edepli olması ve
güzel huyları idi.

Ebû Said-i Hudrî (ra) buyurdu ki, efendimiz (sav), hayvana ot verirdi.
Deveyi bağlardı. Evini süpürürdü. Koyunun sütünü sağardı.
Ayakkabısının söküğünü dikerdi. Çamaşırını yamardı. Hizmetçisi ile
birlikte yerdi. Hizmetçisi el değirmeni çekerken yorulunca ona yardım
ederdi.

Pazardan öteberi alıp, torba içinde eve getirirdi. Fakirle, zenginle,
büyükle, küçükle karşılaşınca, önce selâm verirdi. Bunlarla müsâfeha
etmek için, mübarek elini önce uzatırdı. Köleyi, efendiyi, beyi,
siyahı ve beyazı bir tutardı. Her kim olursa olsun, çağrılan yere
giderdi, önüne konulan şeyi, az olsa da, hafif, aşağı görmezdi.
Akşamdan sabaha ve sabandan akşama yemek bırakmazdı.

Güzel huylu idi. İyilik etmesini sever idi. Herkesle iyi geçinirdi.
Güler yüzlü, tatlı sözlü idi. Söylerken gülmezdi. Üzüntülü görünürdü.
Fakat çatık kaşlı değildi. Aşağı gönüllü idi. alçak tabiatlı değildi.
Heybetli idi. Yani saygı ve korku hâsıl ederdi.

Kaba değildi. Nazik idi. Cömert idi. israf etmez, faydasız yere Bir
şey vermezdi. Herkese acır idi. Mübarek başı hep önüne eğik idi.
Kimseden Bir şey beklemezdi. Saadet, huzur isteyen, O’nun gibi
olmalıdır.

Enes bin Mâlik (r.a.) buyuruyor ki, (Resûlullaha (sav) on sene
hizmetçilik ettim. Bana bir kere uf demedi. Şunu niçin böyle yaptın,
bunu niçin yapmadın buyurmadı. İnsanların en güzel huylusu idi.

Beni bir gün, bir yere gönderdi. Vallahi gitmem dedim. Fakat
gidecektim. Emrini yapmak için dışarı çıktım. Çocuklar sokakta
oynuyordu. Onların yanından geçerken arkama baktım. Peygamberimiz
(sav) arkamdan geliyordu. Mübarek yüzü gülüyordu. Yâ Enes! Dediğim
yere gittin mi?” buyurdu. Evet, gidiyorum dedim.

Rabbim sevgiliyi ziyaret etmeyi nasip eylesin.. Amiiin.

“Kim beni rüyada görürse şefaatim ona vacip olur. Ben kime şefaat
edersem cehennem onun cesedini yakmaz..” Hz. Ahmet (sav)

Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed