Küçükken hepimizin karşılaştığı “Büyüyünce ne olacaksın?” sorusunun cevaplarının başında gelen mesleklerden biridir Öğretmenlik…  Topluma yön verecek, toplumu ilerletecek, bilgisiyle donanımıyla ülkesini ayakta tutacak, ülkesinin yüzyıllara kök salmasını sağlayacak olan nesilleri yetiştiren olmazsa olmaz meslek grubudur öğretmenlik…

Nasıl ki ulu bir ağacın var olması için onu  sulayan, bakımını yapan bir zata ihtiyaç duyuluyorsa, nasıl ki bir tahta parçasından milyonlarca modeller, ince ince sanat eserleri yapılıyorsa, nasıl ki çamurdan kilden taştan topraktan sıra dışı yapılar inşa ediliyorsa aynen bunun gibi pek çok beceriyi kazanmamış, bilgiden yoksun, gelişimin çok daha başında olan bu çocukları da bambaşka hale büründüren, bilgiyle dolduran, beceriyle donatan, bilgi üreten bireyler olmalarını sağlamak için ihtiyaç duyulan meslek grubudur öğretmenlik.

Bunun yanı sıra  sınıfa girdiği an , ders esnasında ve yahutta ders sonunda alacağı paraya değil, öğrencilerindeki değişime, gözlerindeki mutluluğa odaklanmaktır öğretmenlik. Öğrencileri çocukları, okulları ise ikinci evleridir öğretmenlerin. Öğrettiği bir bilgiyi, beceriyi dahi olsa öğrencisine kazandırdığını gören öğretmenin o anki duygunun  tarifi yoktur, paha biçilemez,  yalnızca yaşayanlar bilir öğretmenin, öğretebilmenin ne demek olduğunu. Böyle bir bağ, böyle bir sevgi yaşanırken toplumdaki algılar bir bir çarpar öğretmenin yüreğine. Atanamamış olanları öğretmen olarak görmeyenler mi dersin, öğretmenin bilgisini tecrübesini yok sayıp yapılan bu  kutsal vazifeyi “bakıcılık” kelimesine sığdıranlar mı dersin ya da “Amann ne yapıyorlar sanki üç ay tatil, kışın tatil öğretmenlerden rahat yok!” diyenler mi dersin ya da dur dur okulu basıp öğrencilerinin gözü önünde şiddet uygulayanlar mı dersin ? … Bu ve bunun gibi durumlar malesef ki şuan saymakla bitmez.

Oysa öğrenciler tabiri caizse bir tohumdur, bu tohumların bakımını yapan, sulayan, can veren ise öğretmendir. Zamanla sevgiyle, hassasiyetle, bakımını yapa yapa büyütür tohumları… Ve koca koca ormanlara döner tohum taneleri bir bir… İşte tüm bu muntazam dönüşümün mimarıdır öğretmen… Çocukları işte böyle tohum misali ele alıp,  zamanla yeşerten öğretmenler günümüzde ise toplumun algısında gittikçe değersizleşti ve değersizleşmeye de devam etmekte. Önceleri gözde, saygıdeğer, kıymeti pek büyük olan bu mühim meslek şimdilerde “ehh işte, öğretmen, Evet yaa atanamadı, boş geziyor” gibi ithamlara maruz kalan, değeri çokça unutulan, kıymeti günden güne yok olan meslek haline geldi.  İşte daha pek çok sayamadığım algılar, tutumlar, bakış açıları…

Bir düşünmeli…

Öğretmenler olmasa okuma yazma, matematik, fen, tarih, coğrafya ve daha pek çok bilgi, beceri çocuklara nasıl kazandırılacak ?

Sahi gerçekten bunların tamamını nasıl öğrenecek geleceğin bakanları, avukatları, memurları, pilotları, mühendisleri ve daha pek çok meslek grubuna mensup bireyler ? Meslek sahibi olmanın yanı sıra da toplumun kültürlü, bilgili, ilim sahibi olmasını sağlayan meslektir öğretmenlik.Son olarak bir hukuk fakültesi öğrencisi daha okurken avukat, hakim, savcı olarak görülürken tıp fakültesi öğrencisi daha okurken doktor olarak görülürken nedendir bilinmez öğretmen mezunda olsa, özelde öğretmenlik yapıp pek çok öğrencisi de olsa yine de öğretmenlik unvanını çoğu zaman devlete atanmadan alamamaktadır. Enteresandır hala algılarımız, anlaşılmaz olarak devam etmek konusunda istikrarını korumakta!

Hal böyle iken toplumumuzun algısını değiştirmek ve öğretmenlerin hak ettiği değeri tekrardan görmesi, öğretmenler olarak ümidimiz, duamız ve taze yaramız olarak yerini korumaktadır. 

Velhasıl kelam; her şey  değeri farketmek ve anlamak ile başlar! Yitirilen öğretmenliğe verilen  değerin toplumun algısında tekrardan anlam kazanması ve öğretme işinin kıymetini toplumca anlayabilmek ümidiyle.

Serenay ASAR
160593015

Gazi Üniversitesi Özel Eğitim Öğretmenliği Son Sınıf Öğrencisi