Eğitimin Geleceği

SAÜ Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Firdevs Karahan’ın başkanlığını yaptığı panele, Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü Doç. Dr. Ali Yılmaz, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Akyol ile Bilkent Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Paşa Ayaz konuşmacı olarak katıldı.

Panelin açılış konuşmacını yapan Dekan Prof. Dr. Firdevs Karahan, SAÜ Eğitim Fakültesi’nin Türkiye’de 3’üncü, dünyada da 6 bin öğretmen yetiştiren kurum arasında 430’uncu sırada yer aldığını belirterek, panelin eğitim alanındaki güncel sorunların ve öğretmen istihdam politikalarının tartışılması açısından önemli olduğuna değindi.

Plansız öğretmen yetiştiriyoruz



MEB Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü Doç. Dr. Ali Yılmaz, konuşmasında sadece eğitim fakültelerinin öğretmen yetiştirmesi gerektiğinin altını çizdi. Türkiye’de genel olarak ciddi bir planlamasızlık söz konusu olduğunu ifade eden Doç. Dr. Ali Yılmaz, 320 bin atama bekleyen öğretmen bulunduğunu, mezun olacak öğretmen adaylarının da hesaba katıldığında bu sayının 1 milyonu aşmasını beklediklerini söyledi.

Bakanlığın ise bugün itibariyle 109 bin öğretmen ihtiyacının bulunduğuna işaret eden Doç. Dr. Yılmaz, öğretmen hareketliliği de hesaplandığında, bu sayının tamamını doldurma ihtimallerinin bile olmadığını kaydetti. Türkiye’deki mevcut öğretmenlerin durumu konusunda da istatistikî bilgiler veren Doç. Dr. Yılmaz, “Şu anda mevcut 221 bin 160 sınıf öğretmenimiz var. Bizim ise gerçek ihtiyacımız 9 bin 727. Hâlihazırda atama bekleyen sınıf öğretmeni sayısı 18 bin 236. Sınıf öğretmenliği bölümlerinde kontenjanlar azaltıldığı halde yine de kayıt olan öğrenci sayısı çok fazla. İhtiyacımızdan 10 bin fazla atama bekleyen öğretmen var” ifadelerini kullandı. Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde de benzer bir durum olduğunu söyleyen Yılmaz,  bu bölümde ikinci öğretim programlarının kapatılmasını talep ettiklerini ancak bu konuda bir yaptırımlarının bulunmadığını söyledi. Öğretmen dağılımının etkin bir biçimde düzenlenebildiğinde öğretmen ihtiyacının daha da düşük sayıda çıkmasının mümkün olduğunu ifade eden Yılmaz, öğretmen yetiştirmede alan eğitimi sınavını getirdiklerini ancak tüm alanlarda bunun uygulamasının zor olduğunu sözlerine ekledi.

Teoriden uygulamaya geçmeliyiz

Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Akyol da konuşmasında öğretmenlik mesleğinin niteliklerinin yasalarla eksiksiz olarak belirlendiğini ifade ederek, Türkiye’nin bu alandaki sıkıntısının söz konusu yasaların, alana uygulanamamasından kaynaklandığına vurgu yaptı. Türkiye’nin eğitim konusunda teoride gelişmiş ülke düzeyinde göründüğünü belirten Prof. Dr. Hayati Akyol, “Sınıf ve uygulama alanında, yetki kullanımı açısından üçüncü dünya ülkeleri düzeyindeyiz. Yatırımı bu noktaya yoğunlaştırmak zorundayız. Bu konuda YÖK, üniversiteler ve Milli Eğitim Bakanlığı’ndan beklentilerimiz var. Eğitim fakültelerinde, eğitimi teoriden uygulamaya dönüştürmek zorundayız. Sınıf mevcutlarının azaltılması, mesleki eğitimin yeniden düşünülmesi bu konuda doğru adımlar olacaktır” önerisinde bulundu.



Öğretmenlik özel bir ihtisas alanıdır

Bilkent Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Paşa Ayaz ise konuşmasında, Türkiye’de geçmişten günümüze uygulanan öğretmen yetiştirme programları konularında bazı sayısal bilgiler verdi. Türkiye’de öğretmen yetiştirme işinin uzun bir süreçte üzerinde çokça durulduğunu, ancak mevcut sıkıntıların bir türlü giderilemediğini söyleyen Prof. Dr. Ali Paşa Ayaz, gelinen noktada ise ihtiyaç dışı on binlerce öğretmen adayı yetiştirildiğini kaydetti. İyi niyetle yapılan bazı şeylerin sonucunun kötü olabileceğine vurgu yapan Prof. Dr. Ayaz, şöyle devam etti: “Bu konuda öğrencilerimizin hiçbir suçu yok. Bir şeyleri plansız yaptığımız zaman bu gibi üzücü sonuçlarla karşılaşabiliyoruz. Bazı şeyleri ülkemizin ihtiyaçlarını da dikkate alarak planlamak lazım. Kağıt üzerinde her şeyi çok güzel yapıyoruz. Kanun öğretmenlik mesleğini bir ihtisas alanı olarak tanımlıyor. Öğretmenlik mesleği, genel kültür, özel alan eğitimi, pedagojik formasyon ile bu üç alanda bilgi ve beceri gerektirir. Bizim yaptıklarımız yasaya uygun mu, bunu sorgulamalıyız” ifadelerini kullandı.