Yerel seçimler yaklaşırken herkes kendi siyasi görüşüne, düşüncesine uygun adayın başkan olmasını istiyor. Ben de kendi kendime sordum; benim başkanım nasıl olmalı ?

Benim Başkanım;

Göreve geldiği ilk gün ticarette hangi meslek dalıyla uğraşıyor olursa olsun işini bırakmalı, işyeri varsa devretmeli, kendi akraba ve dostlarının şirketlerinden belediyeye bir kurşun kalem dahi aldırmamalı.

Mesai arkadaşlarını liyakat usulüne göre seçmeli ve şehre vizyon kazandıracak meslek gruplarından yardımcılar edinmeli,mevcut belediye çalışanlarını haksız yere işten çıkarmamalı.

Belediyenin imkanlarını herkese eşit olarak kullandırmalı, belediye tesislerindeki yaptığı harcamaları bile kendi cebinden ödemeli,'devlet malı deniz;yemeyen keriz' anlayışını toprağın derinliklerine gömmeli.

Makam aracını dört halkalı siyah arabadan değil de yerli üretim bir araçtan şeçmeli ,fazlalık makam araçları var ise satıp döner sermayeye devretmeli.Makam aracını ve belediyenin diğer araçlarını şahsi işlerinde kullandırmamalı.

Bazı akşamlar eve giderken yola yaya çıkmalı,yol güzergahındaki esnaflarla selamlaşıp, köşedeki fırından ekmek almalı ve bazen de yolda oynayan çocukların attığı topa vurmalı, çocukların başlarını okşayıp, onları sevip koklamalı...

Öyle halkından uzak  surlarla çevrili şato özentisi evde oturmamalı;bir apartman dairesi veya  müstakil bir evde,farklı gelir grubundan komşuları ile beraber yaşamalı.

Bazı sabahlar  belediye ye farklı güzergâhlardan yürüyerek gitmeli çarşı esnafı ve temizlik personeliyle  sabah çayı içmeli, kimilerine siftah bırakmalı, dükkanını açmayanları arattırıp fırçalamalı, öyle anonsla filan değil halkını yüz yüze selamlamalı.

Mümkün olduğunca şehrini terk etmemeli ve belediye sınırları içerisinde kendisine ulaşılabilir bir başkan olmalı.

Şehir dışına çıktığındada şoförünü uyarmalı, trafikte  sol şeritten hatta ambulansı bile geride bırakacak şekilde ilerleyen kural tanımaz bir trafik canavarı olmamalı.

Şehrin sokaklarında tevazu ile yürümeli, bunu yaparken her daim mütebessim çehreli olmalı. Halkı başkanını görmekten mutlu olmalı.

Camiye girdiğinde; en  önde namaz kılanların sorgusuz sualsiz  cennete giremeyeceklerini bildiğinden öyle insanları yarıp ilerlememeli ilk bulduğu boşluğa ilişip oturmalı. Taziye kuyruğunda insanlar beklerken büyük küçük dinlemeden en başa geçmemeli, vatandaşı ile beraber sıraya girip beklemeli ve böyle yaparak vatandaşının gönlüne girmesini bilmeli.

Ramazan ayı geldiğinde ayı üçe bölmeli; On gün protokolle, diğer  on gün halkıyla kalan on günü de ailesi ve komşularıyla iftar yaparak geçirmeli .

Öyle şatafatlı iftar davetlerinden uzak durmalı; kumanya paketi yerine ihtiyaç sahiplerine market fişi dağıtmalı; piknik tüpünde yemek pişiren garibana kurufasulye kumanyası verip tüpünü bitirmemeli.

Şehrini mantar gibi beton yapılarla doldurmamalı; ağacı ve yeşili bol yaşanabilir bir şehir inşa ettirmeli. Şehir planlaması konusunda uzman insanlara danışmalı, öyle ‘ben yaptım oldu’ zihniyeti ile gelişi güzel yerlere ucube binalar yapıp şehrin siluetini bozdurmamalı.

Sivil toplum kuruluşlarını yük olarak  görmeyip onları desteklemeli, sosyal belediyeciliğin gerekliliği ne ise onu yerine getirmeli. Kent konseyinde STK lara yer vermeli, düzenli aralıklarla toplantı yapıp fikirlerini alarak şehri beraber yönetmeli...

Şehrinde izbe, metruk bina ve aydınlatılmamış yer bırakmamalı;uyuşturucu, tiner, balinin pençesine düşmüş, bu illete bağımlı olmuş insanlar için rehabilitasyon merkezleri kurmalı, iyileştirinceye kadar mücadele etmeli ve’ bir insanı kurtarmak tüm insanlığı kurtarmaktır’ anlayışından asla taviz vermemelidir.

Tüm canlılara değer vermeli, sokaklarında uyuz olup başıboş gezen köpekler varsa onlar içinde en az insanlar kadar mücadele etmeli.

Makamın geçici olduğunu bilmeli, hizmet etmek için göreve geldiğini unutmamalı veverdiği hizmeti vatandaşa bir lütufmuş gibi davranmamalı. Reklam ve gösterişten uzak; “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” sözünü şiar edinmeli.

Tüm bunları yapabilecek bir başkan bulunabilir mi diye serzenişte bulunduğunuzu duyar gibiyim.Tabi bunları isterken bizlerde burada yazdıklarımı kavrayan bir vatandaş olabilir miyiz diye de düşünmemiz gerekir.Bizler; “Nasıl olursanız öyle yönetilirsiniz hadisini kulağımıza küpe edinmeliyiz.”

Evet biliyorum, çok şey istediğimin farkındayım . Önemli olan bir fikir yaratmak, talep etmek. Böylece  bir karşılığını bulur belki isteklerimiz.Ben yinede umudumu hep canlı tutacağım. Bir nisanın  sabahında arabamla kırmızı ışıkta durunca, sola dönüp baktığımda, yandaki yerli üretim resmi plakalı aracın arkasında oturan kişiye camı açıp; “Başkanım günaydın” diyeceğim günü sabırla bekleyeceğim..

                                                                                                                                   Sağlıcakla ve Esen kalın.

                                                                                                                                        KAMİL ŞİRİNEL(Atrışba)