Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla


Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Salât ve selam
İnsanlığın Efendisi, Hz. Muhammed (sav) ‘e âline ve ashabına olsun.
“Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed”

Değerli okurlarım! Bir cuma günüydü. Peygamberimiz (sav) minberde iken
bir adam mescide girdi ve onun konuşmasını keserek, “Ey Allah’ın
Resûlü, kıyamet ne zaman kopacak?” diye sordu. Sahâbe, soruyu soran
kişiye susmasını işaret ettiyse de o, aynı soruyu üç kez tekrarladı.
Efendimiz, namazı kıldırdıktan sonra, “Kıyametin ne zaman kopacağını
soran kişi nerede?” dedi. O adam, “Benim, Yâ Resûlallah.” diyerek
cevap verdi. Peygamberimiz, “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. O
adam, “Benim çok fazla amelim yok. Ancak ben Allah ve Resûlü’nü
gerçekten seviyorum.” dedi. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz, “Kişi
sevdiğiyle beraberdir, sen de sevdiğinle beraber olacaksın.” buyurdu.
(tirmizi)

İmanın altı esasından biride Allahu Teala’ya imandan sonra en önemli
olanı, asıl hayat Ahiret gününe iman etmektir.

Ahiret gününün yani sonsuz ve daha mükemmel bir hayatın varlığına
inanma duygusu, dünya hayatımızdaki müspet gelişmeleri bize sağlayacak
en önemli faktörlerden birisidir.

Biz inanırız ki ölüm, dünyevî hayatın sonu, ahiret hayatının ise
başlangıcı; dünya hayatı geçici, ahiret hayatı ise ebedidir. Buna göre
bizim için asıl hayat kabir ötesinde başlamaktadır. Onun için de daha
dünya hayatında oraya hazırlanmamız gerekmektedir.

Ahiret hayatının varlığı inancına sahip bir mümin, “Her kim zerre
kadar hayır işlemişse onu görecektir. Her kim, zerre kadar şer
işlemişse onu görecektir.”( Zilzâl,Suresi:8.)

Ayetlerinde de belirtildiği gibi, kıyamet gününden, oradaki hesaptan,
o hayatın diğer safahatından şüphe etmez.

Hiçbir zaman mahşer gününde, Allah’ın huzurunda dünyada yaptıklarından
hesaba çekileceğini, zerre miktarı hayrın mükafatını göreceğini ve
zerre miktarı şerrin cezasına çarptırılacağını unutmaz.

İşte bu sebepledir ki; dünyada yaptığı iyi-kötü, güzel-çirkin,
büyük-küçük, acı-tatlı, her şeyin Allah katında hesabının görüleceği
bilincinde olan müminin, tavır ve hareketleri dürüst, duygu ve
düşünceleri saf, bütün davranışları ölçülüdür ve hayatını ilahî
emirlere göre düzenlemek mecburiyetinde olduğunu bilir ve öyle de
yapar.

Ahirete, hesap gününe inanan bir mümin, yalan söylemez, başkalarının
canına, malına, ırzına göz dikmez. Gıybet, dedi-kodu etmez. Diğer
kimselerin, kusurunu, ayıbını aramaz, bildiği sırları açıklamaz.
İnsanları birbirine düşürmez, birliği ve dirliği bozmaz.

Ahirete inanan kişi, sabırlı olur, hakkı korur. Kötülüklerden
uzaklaşır; hayra ve iyiliklere koşar, mütevazi ve hoşgörülü olur.
Hayatını baştan sona Allah ve Rasulü (sav) emirleri dairesinde sarfa
ve düzenlemeye gayret eder.

Kısacası kendisinden örnekler alınan ideal insan tipi olur. Hepimiz
bir gün öleceğimize göre, ölmeden kendimizi hesaba çekelim.
Noksanlarımızı giderip ahiret hayatına imanın gerektirdiği şekilde
kendimize çeki-düzen verelim.

Allahu Tealanın  huzuruna hayırlı bir mümin; affa mazhar olmuş
itaatkâr bir kul olarak çıkma çabasında olalım. “dünya ahiretin
tarlasıdır.” Bu dünyada ne ekersek öbür dünyada onu biçeriz.

Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Ey inananlar, Allah'tan korkun ve kişi,
yarın için ne (yapıp) gönderdiğine baksın. Allah'tan korkun; çünkü
Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. „ (Haşr Suresi, 18)

Mahşerde Kanaat'ın efendisi (sav)'e gayet büyük bir havuz ihsan
buyrulacak ki bunun büyüklüğü boyu Medine ile San'a arası kadar veya
Şam'ın bir kasabası olan Eyle ile San'a arası kadar bir mesafedir.

Suyu sütten daha ak, kokusu miskten daha güzel ve baldan daha
tatlıdır. Kupaları da gökteki yıldızlar kadardır. Ondan bir defa içen
bir daha susamaz (Buhârî,4.).

 Böylece müminler Cennete girmeden önce bu havuzun suyundan içerek
mahşerin dehşetinden ileri gelen hararetlerini gidereceklerdir.

Mahşerde "Her Peygamberin bir havuzu olacak. Onlar içinde havuzlarına
su içmeye gelenlerin en çok ben olacağını umuyorum" (Tirmizî'.).

 Güzeller güzeli (sav), bir hadisinde, "Havuzun başına gelenlerin bir
kısmının döndürüldüğü anda onlar, benim ümmetim, diyeceğim. Onların
senden sonra ne işler yaptığını dinlerinden döndüklerini bilemezsin,
denilecek. Bende, bundan sonra dinlerini değiştirenler helâk olsun,
diyeceğim" (Buhârî).

Mahşerde insanların muhakeme işleri bitirildikten sonra mahşerle
Cennet arasında Cehennemin üzerine sırat köprüsü kurulacaktır.
İnsanlar, bölük bölük Cehenneme bir kısmı da Cennete sevk olunacaktır
(Sa'deddin Teftâzâni,.)

 Fâni olan dünya hayatı, ebedî âhiret hayatına giderken konakladığımız
geçici bir menzildir. Bizler, ebedî yurdumuzu, ahiretimizi bu dünyada
kazanacağız.

Dünya bir imtihan yeriyken, âhiret hesap, sırat, mizan, cennet ve
cehennem safahatıyla hakikatin ve mutlak adaletin zuhur edeceği
yerdir.

O gün, dünya hayatında yaptığımız her hayrın mükâfatını göreceğimiz
gibi, işlemiş olduğumuz her günahın da hesabını vereceğiz. Kimseye
zerre miktarı haksızlık yapılmayacaktır.

Bu şuurla hayatını tanzim eden bir kişi, sürekli kendini hesaba
çekecektir. Allah’ın huzurunda vereceği hesabı düşünecek, haramdan,
günahtan, kötülükten uzak durmaya çalışacaktır. Şerrin kilidi, hayrın
anahtarı olmak için çabalayacaktır.

Helâl, sevap ve iyilik peşinde bir hayat sürme idealinde olacaktır. Bu
inanç ve anlayışın yerleştiği bir toplum da elbette barış, huzur ve
güven toplumu olacaktır.

Mizanda salih ameli ağır basanlar, ahirette kurtuluş ve felaha
ereceklerdir. İyilikleri hafif gelenlerse, kendilerine yazık etmiş
olduklarını itiraf edeceklerdir.

Cennet, tohumunu bu dünyada ektiğimiz bir bahçedir.

Cehennem ise, ateşini bu dünyadan götürdüğümüz bir ocaktır.

Rabbim dünya hayatını yaşarken ahiretini kazanan müminlerden eylesin.

“Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed”