Bu yıl Şebi- Aruz törenlerinin 741.si düzenleniyor. Bu özel günde iş güçten, kırgınlık ve kızgınlıklardan, haset ve öfkeden, dünya işlerinden, hatta ve bilhassa siyasetten, gündemden başımızı kaldırıp Anadolu’nun bilge kişisi, yol göstericisi Mevlana Celalleddin-i Rumi’nin her biri büyük emeklerle yaşamdan süzülüp gelmiş sözlerine kulak verelim.

-          Sevgide güneş gibi ol.

                   Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol.

                   Hataları örtmede gece gibi ol.

                   Tevazuda toprak gibi ol.

                   Öfkede ölü gibi öl.

                   Her ne olursan ol ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.

-          Gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun.

-          Bin zulme uğrasan da bir zulüm yapma

-          Günün adamı olmaya çalışma. Hakikatın adamı olmaya çalış. Çünkü gün değişir, hakikat değişmez.

-          Mazlum ol, zalim olma. Üzül de üzen olma. Mahşerde hesap zordur. Ezil ama ezen olma.

-          Bir mum diğerini tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.

Bir de Anadolu erenlerinden Hacı Bektaş-i Veli ile Hz. Mevlana arasındaki geçen aşağıdaki hikaye hepimizin yeniden okuması ve üzerinde düşünmesi gereketiği bir ders.

Anadoluda halktan biri kötü yoldan para kazanıp bu parayla kendisine bir inek alır. Ancak bir süre geçmişinden pişmanlık duymaya başlar ve en azından bir iyilik yapmış olmak için elindeki ineği Hacı Bektaş-i Veli’nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister.

Adam durumu Hacı Bektaş-i Veli’ye anlatır. Ancak Bektaşi kurbanı kabul etmez. Bunun üzerine adam Hz. Mevlana’ya gider. Hz. Mevlana ineği kabul eder. Adam aynı ineği Bektaşi’ye götürdüğünü ancak Bektaşi’nin kabul etmediğini, kendisinin neden kabul ettiğini sorar Hz. Mevlana’ya. Hz. Mevlana cevap verir; "Biz karga isek Bektaşi şahin gibidir. O her leşe konmaz. Bu yüzden bu hediyeni kabul etmez. Ama biz kabul ederiz."

 

Fakat adam bu kez Bektaşi’ye gider. Hz. Mevlana’nın ineği kabul ettiğini ve kendisine anlatıklarını da Bektaşi’ye bir bir anlatır. Bektaşi’ye bu konuda ne düşündüğünü sorar. Bektaşi de şöyle cevaplar; "bizim gönlümüz su birikintisiyse Mevlana’nınki okyanus gibidir. Bu yüzden bir damlayla bizim gönlümüz kirlenir ama onun okyanus gibi olan gönlü bir damlayla kirlenmez. Senin hediyeni de bu yüzden biz kabul edemedik ama o kabul etti."

 

İşte bu hikaye tevazunun, alçak gönüllülüğün, güzel ahlakın, egoları hayatımızdan atıp birbirimizi ezmeden kırmadan nasıl yaşayabileceğimizin en güzel örneğidir.

 

Siyasetle, iş yaşamının hayatlarımıza getirdiği acımasız rekabetle, sağlı sollu hamaset siyasetinin hesaplaşmalarıyla gün be gün kaybettiğimiz ahlakımızı bize yeniden hatırlatan değerlerimizdir Hz. Mevlana’lar, Bektaşi’ler, Yunus’lar...

 

Şebi- Aruz’un 741. Yıl dönümünde Anadolu’nun bu değerlerini ve bize bıraktıklarını bir kez daha ve daha derinden anımsamak dileğiyle...