Çalıştığım kurumda mesai arkadaşlarıma bir öğle yemeği ikram etmek için beraberce lokantaya gittik. Yemek sonrası, beraber çay içmeye gittiğimizde yolda yürürken birden bire kalp atışlarım ve nefes almamda daralmadan dolayı fenalaştım. Beni hemen çalıştığım kuruma bağlı sağlık merkezine götürdüler. Tansiyonum 18 lere çıkmış, bunu indirmek için dil altı hapı vererek düşürmeye çalıştılar. Akabinde Kocaeli Devlet Hastanesi’ nde Aciline giderek kalp durumunu öğrenmek için EKG çekimi  yaptık. Oradan da özeli bir tıp merkezi kardioloji de tekrar ekg ve efor testine girdim. Kalp ile ilgili sonuç iyiydi.



Ertesi günde özel bir hastanede, dahiliye servisine randevu alarak gittim. Aç karnına tahlillerimi yaptırdım. Tahlil sonuçlarında adını ilk defa duyduğum kreatinindenilen değerin normalden yüksekliği benim böbrek hastası olduğuma işaret ediyordu. Hastanede, üroloji servisinden de randevu alarak çıkan sonucu test ettirmek istedim. Oda beni yine adını ilk defa duyduğum Nefroloji servisine yönlendirdi.



Böbrek rahatsızlığını, bununla ilgili nefroloji servisinin hekimleriyle görüşmem gerektiğini belirttiler.



Araştırmalarım sonucunda, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ ne bağlı Unibel Sağlık Merkezinden nefroloji hekiminden randevu alarak görüştüm. Tahliller yapıldı. Ultrason çekildi. Çıkan sonuç,  kronik böbrek yetmezliği teşhisi ile artık benim börek hastası olduğum ortaya çıktı.



O günkü ve ilerleyen günlerde sağlık durumum psigolojimi iyice bozdu. Sürekli kafamda negatif düşünceler dolaşıyordu. Hamd olsun ki yüce mevlam derdi verdiği gibi, çaresini de vermiş. İyileşme umuduyla sırasıyla; Kocaeli, İstanbul, Eskişehir, Avusturya, Almanya’ da bulunan hastanelerdeki nefrologlara, rapor ve tahlil sonuçlarımı götürerek çare aradım. Bu konuda hepsi aynı ifadeleri kullandılar.



Ben böbrek hastasıyım Kronik Böbrek Yetmezliği teşhisine göre yaşam tarzını belirlemeliyim. Perhizler, kısıtlı spor, kısıtlı yaşam, ve tedavi için üç öğün ilaçlar. Misafirliğe, yemeğe gidemez oldum. İşe giderken, yanımda yemeğimi götürüyordum. Tuzsuz bir hayat çekiyordum. Ama insanoğlu zamanla her şeye alışıyor. Ailemin, çevremin desteğiyle psigolojimi hastalığıma alıştırdım. Kendimi mevcut duruma adapte etmeye çalıştım. Nefsimi körelterek bana doktor tarafından verilen kurallara ve ilaçlarımı da kullarak uydum.



Taa ki 2013 yılına geldiğimizde rahatsızlığımın değerleri hızla yükselmeye giderek süreç, nakil ya da diyalize bağlanmaya dayandı. Hele son çeyrekte artık kaçınılmaz durumdaydım. Ta başından beri eşim, babam, annem, kız kardeşim ve çevremdekiler böbrek nakli konusunda kendi böbreklerini vereceklerini söylemleri beni çok sevindirdiği gibi çok da üzmüştür.Çünkü sebep olacak onları da yarım hala getireceğimi düşünüyordum. Hep kafamda negatif sorular beni düşündürdü.



2013 aralık ayı değerlerini değerlendirme üzere Kocaeli Devlet Hastanesinde takibimi yaptırdığım  Sayın Uz. Dr. Dilek GÜVEN TAYMEZ, Nefroloji Uzmanı, artık böbrek nakli ya da diyaliz konusunda gerekli çalışmaların yapılması gerektiğini söyledi. Bu konuyu eşimle paylaştım. Bir yol haritası çıkararak sürece başladım. Zaten gerek doktorumuz gerekse çevrede nakil konusunda referanslı hastaneler konusunda bilgimiz vardı. Benim aradığım operasyon ve sonrası güven verebilecek doktor ve sağlık kurumu önemliydi. Önemli bir ameliyat ve sonrası  olumlu ve olumsuzları düşünmeden geçemiyorum.



Durumumu, Anne ve babamla da paylaştım. Onlar da bana moral vererek artık bir an önce nakil olmam konusundaki desteklerini yinelediler. Zaten 2012 yılında ön testleri yaptırmıştım. Her ikisi de sağlık açısından böbrek verebilir durumdaydılar.



Çalıştığım kuruma, gelişen son sağlık durumumu paylaştım ve desteklerini aldım. O süreçte benimle aynı sağlık durumda olan Mehmet İpek ağabeyimiz ile de paylaştım. O bana mutlaka şu hastane git iyidir diyerek hatta adres isim telefon numaralarını zorla yazdırarak “madem gideceksin orayı en azından bir gör” dedi. Halbuki benim gideceğim hastane, eşimle kararlaştırdığımız yeri belirlemiş,  Mehmet ağabeyimizi kulak arkası etmiştim açıkçası.



19 Aralık 2013’  te saat 15:30 da İstanbul’ da aldığımız randevuyla eşimle beraber yola koyulduk. Tam vaktinde hastaneye gelerek bizi yönlendiren koordinatöre telefonla görüşerek doktorumuzu bekledik. Hep kafamda şu vardı. “Böbrek Nakline daha var, biraz daha gideriz bu şekilde” der diye bir umut ediyordum. Nefroloji Profesör Hocamızın yanına vardığımızda evrakları çıkararak durumu arz ettim. Lakin hocamız toplantıya gideceğini belirterek 2 dakika içinde görüşme yaparak görüşme sonlandı. Halbuki nakil olma konusu netleşti ama kafamda süreç ile ilgili o kadar cevap alınması gereken sorular vardı ki! Hiç birinin cevabını alamadık. Moral bozukluğuyla eşimle beraber aracımızın yanına gittik. Çok umutlarla gelen ve hiçbir konuda moral motivasyon ve soruların yanıtını alamayan bir nakil hastasıyım. Ve kafamda binlerce soru.



Eşime dönerek “ ne yapacağız? ” dedim. O’ da üzüntülüydü. O an Mehmet İpek ağabeyimizin dedikleri aklıma geldi ve eşimle paylaştım. O’ da olumlu karşılayarak hızlıca aracımıza bindik.



Hiç aklımızda olmayan ve düşünmediğimiz süreci başka bir hastanede başlattık. Önce o hastanenin doktorunu aradık, ama açmadı. Sonra da Böbrek Nakli Merkezi Koordinatörü Sayın Emrah Yılmazer Bey’ i arayarak durumu kısaca özetledik. Bizleri hemen davet etti. O sırada hocamız bana dönerek bende durumu kısaca özetledi. Ertesi gün saat 9:00’ a bize Çapa Tıp Fakültesi Transplantasyon merkezine gelmemizi söyledi.



Biz hızlıca vakit geç olmadan Medicana Bahçelievler Hastanesi Böbrek Nakli Koordinatörü  Emrah Bey’ in yanına gelerek elimizdeki yıllara ait raporları, böbrek vericilerin raporlarını vererek bir saati aşkın sure değerlendirme yaptık. Kafamız rahatladı. Nakil olacağız bu kesin.



Lakin hocamızdan da teyit almamız gerekiyordu. Cuma günü sabah 9 da Çapa’ ya geldik sıramızı bekledik ve hocamız Sayın Prof. Dr Alaattin Yıldız Nefroloji ABD, bizimle bir saate yakın ilgilendi ve süreci vakit geçirmeden gerçekleştirmemiz gerektiğini söyledi. Alternatif zamanları söyledik. Hocamız bize konunun hassasiyetini hatırlatarak kararı bize bıraktı. Teşekkür ederek ayrıldık.  Sanırım bilmeden kader bizi Medicana’ lı yapıyordu.



Eşimle değerlendirme yaptık. Aslında ne olacağı belliydi. Emrah beye de istişare ederek kararımızı ilettik. Tetkikler için bir an önce gelmemiz gerektiğini söyledi.



25 Aralık ta babam ile ben nakil için sağlık tetkiklerine başladık. Check-up tan geçtik. Süreç içerisinde bir süre sonra annemde eşlik etti. Babamın böbrekleri iyiydi. Lakin anneme de bir bakalım dendi ve annemde kontrolden geçti. Sonuç itibariyle annemin eli ayağı öpülesi annemin böbreği daha uygun çıktı.



1 Ocak 2014 te Böbrek verici annem Fatma Çit, refakatçı eşim Gülüzar Çit, ve ben İstanbul Medicana Bahçelievler Hastanesi’ ne yatışımız oldu. Beni ve annemi böbrek nakli için hazırlamaya başladılar.



Ve nihayet 3 Ocak saat 14:00 te nakil operasyonuna giriyoruz. Sabahtan gelerek bana moral veren çalıştığım kurumdan mesai arkadaşlarım, Bolu’ dan eniştem, İstanbul’ da ki akrabalarım, kayınpederim  ve eşim sürekli yanımdaydılar. Beni giyindirdiler. Önden animi asansöre binerken el sallaştık, helalleştik, “Ah anam, garip anam, çilekeş anam…” hüzünlü gamlaerle göz göze geldik. Asansöre bindi vegitti anam. Ben sonrada nakil yatağına yatırarak önce annemi sonrada beni doğru böbrek nakli ameliyat odasına aldılar. Ben dua ediyorum. Bir yandan operasyona gireceklerle helalleşiyorum.



Ve nakil ameliyatına girdim… 



Devamı bir sonraki yazımda.
 
Hüseyin ÇİT



Böbrek Nakli Hastası