İkiz kulelere iki yolcu uçağı ile yapılan saldırıda toplam 19 eylemci ve 3 bine yakın sivil hayatını kaybetti. Saldırılara ilişkin sır perdesi henüz tam olarak aralanamadı. Saldırının nasıl ve kim tarafından yapıldığı hakkında da komplo teorileri yazıldı, konuşuldu...Yazılmaya ve konuşulmaya devam ediyor. 


Ancak kesin olan bir şey vardı ki 11 Eylül, A.B.D için bir milad oldu. Hem A.B.D hem dünya ülkeleri Ortadoğu politikalarını bir kez daha gözden geçirdiler.


Neler yaşandı?


11 Eylül sabahı yerel saatle 08: 46’da Amerikan Hava Yolları’na ait kaçırılan yolcu uçağı Dünya Ticaret Merkezi Kuzey Kulesi’nin 94. ve 98. katlarına çarptı. Bu bina çarpmadan tam 102 dakika sonra yıkıldı. Ve yine yerel saatle 09.03’te ikinci bir uçak Dünya Ticaret Merkezi Güney Kulesi’nin 77. – 85. katlarına çarptı. Bu bina da çarpmadan 56 dakika sonra yıkıldı. Ancak ikinci saldırıyı tüm dünya canlı yayından izledi.


Ancak olaylar bununla bitmedi. A.B.D resmi kurumları terör örgütü El Kaide tarafından A.B.D hava yollarına ait dört uçağın kaçırıldığını iddia etti. A.B.D hükumetine göre bu uçaklardan ikisi Dünya Ticaret Merkezi’ni vurdu. Üçüncü uçak Washington D.C’de Pentagon’a çarptı. Dördüncü uçak ise yolcularla beraber düştü. Olaya ilişkin dönemin A.B.D hükumetinden yapılan açıklama şöyleydi; “ 11 Eylül 2001 Salı günü ABD’de dört yolcu uçağının ikisi Newyork
'taki Dünya Ticaret Merkezi gökdelenlerine, bir diğeri Washington D.C.'de Pentagon’a çarptı. Sonuncu uçak ise yolcular ve uçağı kaçıranlar arasındaki mücadeleden sonra 150 mil uzakta, Pensilvanya kırsalında düştü.


Amerikalı yetkililere göre Amerika Hava Yolları’na ait söz konusu dört uçak terör saldırıları yapmak amacıyla kullanıldı. Ve devamla şu yönde açıklamalar geldi; kuleye çarpan uçakların birinden teröristlerden birine ait pasaport düştü ve bu pasaport bir polis tarafından bulundu. Diğer bir bir iddia ise şuydu; Teröristlerin hava alanında bıraktıkları araçtan uçak kullanma klavuzu ve Kur’anı- Kerim bulundu.


Sonrasında yaşananlar


Tarihi saldırıyı ne Amerikalılar ne de dünya unuttu. Dünya basını söz konusu saldırıları medeniyetler çatışması olarak yorumladı. Ve artık neredeyse bütün Batı dünyasında bir “islamofobi” oluştu. Batı’nın müslümanlara dönük önyargısı katmerleşti. Özellikle Amerika ve Avrupa’daki müslümanların fişlendiği, baskı altına alındığı, ülkelerine gitmeleri yönünde müslümanlara dolaylı müdahaelelerin yapıldığı iddia edildi. Müslümanlar da Batı’da en azından bir toplumsal baskıya maruz kaldıklarını hissetmeye başladılar. Müslümanlara karşı nefret suçlarında bir hayli artış gözlendi. Batı’da yaşam müslümanlar için iki kat daha zorlaşmaya başladı.


Tarihi saldırıdan sonra tüm dünayada cadı avı başladı. El Kadide ve Bin Ladin isimleri ağızdan ağıza kulaktan kulağa yayılan bir terör efsanesi olmaya başladı. George W. Bush yönetimi Afganistan’ı işgal kararı aldı. Kısa süre sonra A.B.D güçleri Afganistan’a girdi. 2003’te de yine Bush yönetimince Irak’a operasyon kararı alındı. 20 Mart 2003’te de Irak’a girildi.


Ancak ne Afganistan’da ne de Irak’ta istenilen sonuç elde edilemedi. A.B.D Afganistan dağlarına sığınan El Kaide ve Taliban’a karşı bir hayli kayıp verdi. Irak’ta da iddia edildiği gibi kitle imha silahları bulunamadı. A.B.D burada da gerçek anlamda kendi yarattığı yıkıntılara hapsoldu.


Irak’ta Saddam rejimi devrildi ve yıllar sonra da Bin Ladin ele geçirildi. Ancak A.B.D; askeri, siyasi, mali ve diplomatik açıdan büyük kayıplar verdi. İslam dünyasında A.B.D aleyhtarlığı büyüdü.


Son tahlilde gerçek olan bir şey var ki başta Amerikalılar olmak üzere batı toplumu tarihi 11 Eylül saldırısının yaşattığı badireyi bir türlü atlatamadılar.  

11 Eylül terör saldırılarının kim tarafından gerçekleştiridiği ise asla netleşmedi. A.B.D yıllarca El Kaide'yi işaret etse de dünya komuoyunun hatırı sayılır bir kısmı saldırıların A.B.D istihparatı tarafından Afganistan ve Irak işgallerinin meşrulaştırılması amacıyla  yapıldığına inanıyor.